O sıra da Nurbanu gelmişti. Mutlulukla "Tamam, Şifakadın halletti. Beni de sizin yanınıza aldı. Köyde sözü geçen kadınların bizi sevmesine bayılıyorum ya!" dedi gülerek.

"Biz de Gülbahar hatunun yarışa katılmasından bahsediyorduk." Dedi Zehra.

"Hayır olmaz. Hem ben kazanamam ki. Daha yeni öğrendim binmeyi." Dedi Gülbahar.

"Sen iste yeter ki, Mehmet öğretir sana. O çok iyi binicidir." Sevgilisini överken çok tatlıydı. Gülbaharla Nurbanu onun bu haline güldüler.

"Hem de ödül senin beyaz at." Dedi Nurbanu.

"Nasıl yani? Ama o at ağanın değil midir?" dedi Gülbahar şaşkınlıkla.

"Olsun." Dediler omuz silkerek.

Gülbahar düşünceye dalmıştı. Neyi ölçüp biçiyordu bilinmez. Nihayet "Tamam, işimizi bitirip Şifa kadından izin alalım." Dedi.

"Yok, siz beceremezsiniz izin almayı. Ben derim ona." Dedi Nurbanu.

_____________

İşler yoluna girdiğin de Nurbanu Şifakadına, Zehra ve Gülbahar ise Mehmet'in yanına gittiler. Zehra, Mehmet'e Gülbaharın da yarışa katılacağından, onu çalıştırmak gerektiğinden bahsedince kabul edip bir de at ayarladı.

"Gülbahar hatun! Her sabah iş paylaşımından önce bir saat çalışırız. Zaten az da olsa biliyorsunuz. Gün için de kendiniz çalışın ve geliştirin." Diyerek tembihte bulundu.

Bu işi de hallederek ayrıldılar. Üçüncü aşama işleri dağıtan kadına gitmekti. Yani Zehra'nın babaannesine. Bu iş daha da basit olmuştu. Yalnız Gülbahara bir ton soru sormuştu. O kadar...

Şifakadının evine gittiklerinde Nurbanu'yu orada buldular. Nurbanu göz kırpınca bu işin de halledildiği anlaşılmıştı. Bir ıhlamur kaynatıp armut ağacının altına oturdular. Hava soğuk, ıhlamur sıcak, muhabbet koyuydu...

____________

"Bunları ne yapayım?"

"Şu sepete koy kızım."

Panayıra gidiyorduk ve Şifakadınla yanımıza eşya alıyorduk. Çünkü orada kalacaktık. Zehra ve Nurbanu'da hazırlanıyorlardı. Çeşmede buluşmak için sözleşmiştik. Panayıra katılmak isteyenler çadırlarda kalacaktı. İstemeyen her gün gidip gelecekti. Bizim gitmemizin nedeni hem benim yarışa hazırlamam içindi hem de Zehra ile Nurbanu orda kalacaklardı. Kaçıramazdım...

"Haydi, bakalım, tavukların suyunu da doldurayım da." Diyerek evin tahta kapısını çekti Şifakadın. Ben atlara eşyaları yerleştirirken o işini halletmişti bile. Çok fazla yükümüz yoktu zaten...

Çeşme başı ana baba günüydü sanki. Herkes hazırlanmış birilerini bekliyordu. Nihayet Zehralar da gelince yüklerimizi onların arabasına atıp, üçümüz atlarımıza binip elimizi kolumuzu sallaya sallaya gidiyorduk.

Aramızdan hızla bir atlının yaklaşmakta olduğunu fark edince hemen kenarlara çekildik. Biraz yaklaşınca Mehmet olduğunu anlamıştık. Zehra'nın gözlerinden her zamanki parıltı geçmişti yine. Tebessüm ettim, güzellerdi de bana Mirzahanı hatırlatıyorlardı...

Mehmet "Yetişin bakalım Gülbahar hatun." Diye bağırarak geçti yanımızdan.

İyi biriydi Mehmet ama çok rahattı... Ben Zehra'nın yerinde olsaydım çok aşırı kıskanırdım. Demek ki onlar bu boyutu aşmışlardı.

Gülbahar HatunWhere stories live. Discover now