Hermione derin bir nefes verdi. "Pekala," Harry'e baktı. "Her şeyi kafamda oturtabiliyorum. Fakat o-" Draco'yu gösterdi. "Nasıl senin 'hazinen' olabilir? Mazoşist misin?"

"Hayır." dedi iğrenircesine. "Neden bilmiyorum, gerçekten. Evet bir şeyler yaşadık ama... Yani..." Draco alınır diye cümlesini tamamlamıyordu. Bunu fark eden Draco gözlerini kapatarak, "Ciddi değildi. Hatta birisi yanlışlıkla oldu denilebilir."

"Ne demek yanlışlıkla-"

"Bunu anlatmaya gerek yok." diye Hermione'nin sözünü kesti Harry. "En azından şu anlık ama size güvenmediğimden değil... Öyle gerektiğinden, Malfoy öyle istediği için." Hermione sessizliğini koruyunca ikizler ofladı. Gerçekten de tek istedikleri kaostu ve bu konuda onlara Theodore Nott'ta katılıyor gibiydi. "Ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısınız?" Parmaklarıyla ikisini gösterdi. "Yani yarın öbür gün gazetelere düşecektir de. Bay Malfoy'un güle oynaya sizi karşılamasını beklemiyorsunuz değil mi?"

"Aramızda bir şey yok ki ondan öyle bir şey bekleyelim." dedi Harry. Draco kapattığı gözlerini açmadı. Asıl o neler duymayı beklemişti ki? Harry'nin hazinesi olduğu için ona sırılsıklam aşık olduğunu falan mı? Her şeyin çok kolay olacağını ve beraber olabileceklerini? Hayır, Draco Malfoy sevdiğini fark ettiği kişiyi öyle iyi tanıyordu ki bu düşüncelerin asla kafasında ihtimal olması söz konusu bile değildi. Ciddi değildi... Bu cümleyi kendisi kurmuştu ama canını hiç yakmadığını söylese yalan söylemiş olurdu. "Bu 'sevgi dolu' konuşma bittiyse gitmek istiyorum, izninizle. Peşimden gelmeye kalkışma bile Zabini. Yalnız kalmak istiyorum." Blaise durdu ve diğer arkadaşlarına baktı. Pansy durumunu anlamamıştı.

Draco giderken ellerini cübbesinin cebine koydu. Düşünmekten başı ağrımaya başlamıştı.

"Biriniz bile peşinden gitmeyecek mi yani?" dedi Fred. Blaise omuz silkti ve onun gittiği yönün tersine doğru döndü. Pansy, Theo'nun koluna girerken, "Blaise'i istemediyse bizi hiç istemez. Konuşmak istediğinde konuşur, çıkar kokusu. Şu an yalnız kalmak istiyorsa kalmasına izin vereceğiz." Onlarda giderken ortamda sadece ikizler, Violet, Hermione, Ron ve Harry kalmıştı. Hermione, Draco'nun kalktığı banka oturdu. "Ciddi olmadığınıza emin misiniz? Söz veriyorum kızmayacağım."

"Eminim." dedi Harry. "Emin olmaya çalışıyorum." diye ekledi.

"Çalışıyorsun?" dedi Ron. "Bugün hepiniz şifreli konuşuyorsunuz. Sizi anlamak çok zor."

"Bunu söyleyenin sen olması şaşırtmadı küçük kardeş." dedi George, Ron'un saçlarını karıştırırken. "Zeki abilerin şimdi gidiyor, kavga bitti."

"Ben size sonra yetişirim." dedi Violet onlar giderken. "Harry ile konuşmak istiyorum." Aklında da sonra Draco'yu bulup konuşmak vardı. İkisi gittikten sonra Harry'i itip diğer yanına oturdu. "Draco ile beraber olduğun zamanlarda nasıl hissediyordun hiç hatırlıyor musun?"

"İlk başlarda sürekli göz devirmekten gözlerim ağrımıştı?" dedi kaşlarını kaldırırken. Kafasına vurdu. "Öyle değil, salak."

"Hani kibarlık?" dedi acıyan kafasını ovuştururken. Violet gözlerini devirip oturduğu gibi kalktı. "Ben kütüphaneye gidiyorum. Benimle gelir misin Herm?"

"Tabii." O da kalkarken son kez Harry'e döndü. "Bu konuşma bitmedi, devam edeceğiz."

-----

"Ruh eşleri olduğunu mu düşünüyorsun?" dedi Hermione şaşkınlıkla kitapların arasında. "Gerçekten bir cismani patronus mu yaptı senin önünde? Hem de geyik şeklinde?" Violet kafasını sallayarak onu onayladı. "Kısa süreli şok geçirdim bende. Ona takıntılı olduğunu düşündüm ama bunu kimlerden bahsettiğimizi hatırlayınca hemen eledim. Harry'nin cismani patronusu bir geyik çünkü babasının da öyleydi. Babasını örnek alıyor. Ama-" Oturdukları yerden kalkıp arkadaki kitaplıktan ince bir kitap çıkardı. Voldemort'un Düşüşü: Hayatta Kalan Çocuk.

Violet BlackWhere stories live. Discover now