Bölüm 4

113 22 34
                                    

Bölümü yorumlamayı ve fikirlerinizi dürüstçe söylemeyi lütfen ihmal etmeyin. Bu arada bölümler ilerledikçe yazmaktan acayip keyif aldığımı söylemeden edemeyeceğim. Keyifli okumalar.

HAYALET

İnsanlar doğar, büyür ve ölürler. Yaşamak, doğum ve ölüm arsındaki sürece sığdırılmış bir süreç. Bazen uzun bazen kısa ama sonunda biten bir süreç. Bazen bu süreç kendiliğinden biterken bazen de bir başkası bu sürece müdahale eder ve sizin yerinize bitirir.

Daha 25 yaşında, hayatın baharında bir genç kız. Deli gibi korktuğu ölümden, kaçabilmek için sığınak olarak Pınar’ı tercih ettiği için, Pınar bu ölümden kendini sorumlu tutuyordu. Kızın korkularına yeterince ehemmiyet vermediğini, daha dikkatli olsa olayların bu şekilde gerçekleşmeyebileceğini düşünüyordu.

Ölüm buz gibi katı ve soğuk, gölge kadar yakın diye düşündü. Demir’in arabasıyla evine doğru giderken, aklındaki tek şey sabah karşılaştığı genç kızın cesediydi. Üzerinden yaklaşık on iki saat geçmişti ama bir türlü o çirkin ve ürkütücü oyuncağın karşısında boş gözlerle bakan kızı kafasından atamıyordu. Yaşama dört elle sarılan bir insanı hangi sebep ölüme sevk eder. Ölmek istemeyen birine, on saniye bile sürmeyen telefon görüşmesinde ne söylersen ölüme ikna edersin? Ölmekten korkusunu yenecek ne var? Ne vaat edilirse ölmeye razı olunur ya da ne ile tehdit edilirsen ölmeye razı olursun? Cevapsız onlarca soru?

Kızın yaşamak için verdiği acemice mücadeleyi hatırlayınca midesine kramplar giriyordu. Kız yazın ortasında kalın bir pardösü kocaman gözlükler takmıştı. Pınar kızı o halde görünce gülmemek için kendini zor tutmuştu. Şimdiyse kızın o halini düşündükçe midesinin kasılmalarına engel olamıyordu. Asit önleyici çiğneme tabletleri de mide krampına engel olmuyordu.

Bütün gün ceset, sorgu, intiharlar üzerine konuşularak geçmişti. Sonrasında da evi olay yeri inceleme tarafından işgal edildiği için kedileriyle beraber geçici olarak demirin evine taşınmıştı.

Sabah, ortağıyla karşılaştığı manzara aşina olduğu görüntülerdendi. Çok daha kötülerini defalarca kez görmüştü. Organları kesilmiş cesetler, kafasını uçurup intihar edenler, tecavüz edilip kafası kayalara çarpılarak yüzü dağıtılmış günlerce bekleyip çürüyen cesetler. Pınar için listeyi uzatmak mümkündü. Duygularını ve hislerini yok edip gördükleri cesetleri et parçası olarak düşünmek zorunda olunca psikolojini kaybetmemek daha kolay oluyordu.  Bu işte ne kadar ustalaşmış olursa olsun genç kızı o şekilde görünce duygularına engel olamıyordu.

Kızın anlattıkları ne kadar saçma olursa olsun, yaşadığı ölüm korkusu gerçekti. “Ben ölmek istemiyorum” demişti. “Ölmek istemiyorum...” Pınar bu sözü bağırarak söylerken direksiyonu defalarca yumrukladı ama siniri bir nebze olsun geçmedi.

Evinin bulunduğu lojmanın otoparkına arabayı park edip dairesinin olduğu apartmanın önüne kadar yürüdü. Çantasından dış kapının anahtarını çıkarırken telefonu çalmaya başladı. “Ne oldu Demir? Ayrılalı daha bir saat olmadı.” Aslından Demir’in evinden kendi evine arabayla yirmi dakikada gelebilirdi ama kafasını dağıtmak için yolları uzatıp arabayı yavaş  sürmüştü.

“Ortak, birkaç parça çamaşır alıp gelecektin. Bir saat oldu, şimdiye kadar gelmiş olman lazımdı. Cevat Müdür aradı. Seni sordu. Yorgun olduğun için yattığını söyledim. Bir saat sonra konuşmak için bizi Cinayet büroda görmek istiyor. Naz çok önemli deliller bulmuş. İşini acele  hallet, geç kalmayalım. ”

PEMBE PANTER CİNAYETLERİ - RAFLARDA Where stories live. Discover now