"Aşk olsun Mirza alp! Benden zarar gelir sanırsınız madem, buyur bağlayın ellerimi de haddimi bileyim." Diyerek tepkimi belli ettim.

Kafasını yavaşça kaldırırken kaşlarını çatmış bir halde anlık baktı gözlerime, belki hissedilemeyecek kadar az bir an...
"Estağfurullah Gülbahar hatun ne haddime. Anlayamayacağım kadar sessiz olabilmenize şaşırdım sadece." Dedi. Ve eli ile az ilerisini göstererek "Buyurun ayakta kaldınız." Diyerek yer gösterdi.

Bu, özür dilemek manasına gelebilir miydi acaba? Ben getirirsem gelirdi elbette.

"Kuran okurken kendinizi çok kaptırmanızdan duymadınız. Ya Kuran okurken köpeğinizi yanınızdan ayırmayın, ya da düşmanınızın olabileceği yerlerde okumamanızı tavsiye ederim." Dedim gösterilen yere otururken

Hafifçe gülerek kafasını salladı, bir eli köpeğinin üzerinde idi hala.

"Neden uyumadınız." Dedi bir müddet sessizlikten sonra.

"Uyku tutmadı... Heyecandan herhalde."

"Siz?" Dedim başımı hafif ona çevirerek.

"Fazla uyumam zaten de. Bu gün ki cüzümü okuyamadım. Malum, Nenehatun sağ olsun." Dedi bariz bir şekilde gülerken.

Bu adam beni şaşırtıyordu. Demek her gün bir cüz okuyordu ha? Sabahtan beri her söylediğine şaşırıyordum ya bu sefer fazla belli etmedim.

Hoş oda Müslümandı ve her Müslüman gibi görevleri vardı.
"Her gün okuyabiliyor musunuz peki?"

"Elimden geldiği kadar... Bir şey merak ettim Gülbahar hatun!"
"Sorabilirsiniz elbette." Dedim.
Ben ona o kadar soru sordum da izin almadım, o bir soru için izin alıyor, Benim burada yabancı olmamdan, fırsatçılık yapıyormuş durumuna düşmemek için dikkatli hareket ediyordu. Her hareketinde beni düşünüyor, incitmemeye çalışıyordu. Bunları anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu, kendi hareketlerimle kıyaslayarak rahat bir şekilde anlayabiliyordum.

"Pusulayı göstermek için sizi çağırdığımda, kuran-ı kerimi bir günde okumaktan bahsettiniz?" Dedi soran gözlerle bakarak.

Güldüm bu sorusuna önce. Söyleyeceklerimi toparlayınca cevap verdim.

"Elbette okudum. Babam kuran öğrenmem için özel hoca ayarlamıştı. Hocam bendeki ışığı fark etmiş olacak, çok özel ilgilenerek küçükken kuranı ezberletti, sağ olsun, Allah ondan razı olsun."

Akşama kadar duyduklarına şaşıran bendim ama görünüşe bakılırsa güne son noktayı yine ben koymuştum.
Mirzahan duyduklarından sonra, her zaman ki gibi yavaşça kafasını bana çevirmiş baka kalmıştı.
Tahminimce ne derece doğru söylediğimi ölçüyordu.
Ondan ses gelmeyince devam ettim sözlerime.

"Tabi hafızın zekâsının tamamı açık olur derler, bu sayede duyduklarım da aklımda kalıyor."

Bir müddet daha cevap vermeyen Mirzahan sadece

"Maşallah!" Diyebilmişti

"E sabah yolcusunuz Mirza alp. Dinlenmeye niyetiniz yok mudur?"
Sorum onu düşündürmüştü. Bir süre daldı gitti neden sonra

"Sabah akın varmış gibi dediniz Gülbahar hatun. Bursa uzak değildir ki!"

"Bazen karşımda bir akıncının olduğunu unuturum. Sahi anlatacak anılarınız vardır elbet. Rica etsem anlatmaz mısınız?" dedim.

Madem dinlenmek sorun değildi anlatmak da sorun olmazdı herhalde.

"Şövalyeler güzel anlatır bizi, biz beceremeyiz pek anlatmayı." Dedi.

Gülbahar HatunWhere stories live. Discover now