12| Beni sevdi, Benden kaçtı

En başından başla
                                    

Yibo da o an bilmiyordu ki, sevdiği adamın kokusunu son kez o an almıştı. 3 yıl sonra yeniden aynı odada bulunana dek bir daha da alamayacaktı. Titreyen elleri telefonunu bulurken ilk önce babasını aradı. Babasının yumuşak sesi kulaklarında yankılanırken o kahrolası cümleyi kurmak için en az üç kez yutkunması gerekmişti. Babası telefonda Yibo'ya seslenirken, en sonunda ıstırap dolu yutkunuşlarının ardından tek bir kelime edebilmişti. Zaman geçtikçe bazı şeylerin farkına acı da olsa varıyordu.

"Gitti."

Babası oğlunun titreyen sesi yüzünden, neler olduğunu anlayamadan Yibo inatla iki kelimeyi yan yana kullanmamıştı; 'Xiao Zhan gitti.' diyememişti. Derse eğer, kabul ederdi. Bu onu daha fazla yıkar, nefes aldırmazdı.

"Zhan..."

Salonun ortasına yığılmış gencin dudaklarından çıkan kelimeler sonunda anlam kazandığında, Yibo'nun babası alelacele telefonu kapatıp Zhan'ın babasını aramıştı. Her şey buğulu bir camın ardında gerçekleşirken bir saat içerisinde Zhan'ın Çin'den gittiği öğrenilmişti.

Wang Yibo, sol elini süsleyen nişan yüzüğüyle koca bir ülkede bir başına kalmıştı.

Bir türlü kabullenemiyordu. Onun hâlâ gitmediğini, akşamleyin anahtarıyla içeri girip elindeki tuvalle boyaları etrafa saçacağını, yüksek sesli müzikler açıp şarkı söyleyeceğini düşünüyordu. En azından nişandan önce böyleydi. Ancak nişan olduktan sonra her şey çok değişmişti.

Fakat akşam kapı açılmadı, boyalar etrafa saçılmadı; yüksek sesli müzikler odada yankılanmadı.

Bunların yerine evi bırakmak istemeyen 23 yaşındaki bir gencin hıçkırık sesleri doldurdu odaları. Kimse yoktu, ışıkları bile açmamıştı. Annesinin ısrarlarına rağmen evi bırakmamış, sabaha kadar bir umut Zhan geri döner diye evde beklemişti.

Bu esnada ezbere bildiği numarayı binlerce kez arayıp bir sürü mesaj bıraktı. Ancak hiçbirine cevap gelmedi.

Yibo o geceyi nasıl geçirdiğini hatırlayamıyordu bile. Öyle zor, öyle korkunç bir geceydi ki güneş ışığı salonun ortasında oturan bedene vurana dek gözlerini kırpmadan akreple yelkovanın yer değiştirişini izleyip durmuştu. Ertesi sabah ise her şeyi bırakarak Xiao Zhan'ın gittiği ülkeye bilet alıp kaçmaya çalıştı. Fakat önünde duran babası bazı şeyler için çok erken olduğunu, ona biraz zaman vermesi gerektiğini söyleyerek Yibo'yu geride tutmaya çalışmıştı.

Babasını anlasa bile zordu, beklemek çok zordu.

Günler ayları kovalarken içinde büyüyen özlem artıyor, arttıkça kaçmaya çalışıyordu. Nişanlısı kendisinden kaçıp gittikten sonra kaç kez peşinden gitmek için evden kaçmıştı bilinmez. Babası her seferinde havalimanında yakalamıştı Yibo'yu.

"Vazgeç artık! bir sebep sunmadan senden kaçıp gittiyse seni sevmiyor demektir. Boşuna zorluyorsun."

3 yıl boyunca yüzlerce kez tekrar edilen bu cümle artık Yibo'nun canını yakmıyordu. Alışmıştı.

Ama... Ama en azından neden gittiğini söyleseydi. Kendini binlerce kez suçlayıp durmuştu bu yüzden. Zhan kendisine açıklama yapmayı bile lâyık görmemişti.

Bir süre sonra ise kaçmaktan vazgeçmişti. Kendisini sevmeyen bir adamı zorla alıkoyup evlenmeye mi çalışacaktı? Ne yapacaktı?

Kendisi de suçluydu. Konuşabilirdi. Nişan gecesi aralarına buzdan duvarlar örmeden önce Zhan ile konuşup onun güzel dudaklarından kendisini sevmeyişini duysa bile sonuna kadar dinlemeliydi. Fakat hiç konuşmamışlardı.

Bu Yüzden, | Yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin