seokjin
bende girdim şimdi tenefüste yazarım
İYİ ŞANSLAR JİMİN VE JUNGKOOK
KALBİM SİZİNLE BEBİTOLARİM

jungkook
yaa hyung teşekkürler

jimin
bende girdim hadi bb

jungkook
of ben tek mi kaldım şimdi
(iletildi, 08:03)
baya baya tek kalmışım
(iletildi, 08:03)
bende girim napim
(iletildi, 08:03)

*****

jungkook, elindeki telefondan başını kaldırdığı anda karşısında gördüğü, adamla sıçramıştı. adam ona kaşlarını çatmış bir şekilde bakarken gözleri doğrudan, bal rengi irisleri hedef alıyordu.

tam konuşmak için ağzını açtığı sırada konuşup sözünü kesen bu yabancı oldukça kabaydı da.

"burada ne işiniz olduğunu sorabilir miyim? bütün öğretmenler derse başladı fakat siz hâlâ buradasınız. sebebini öğrenebilir miyim?" bir kaç saniye boyunca gri irislerine boş ve utangaç şekilde bakakalmıştı. sonrasında ise hemen cevap verip, sınıfa doğru adımlamaya başlamıştı.

"özür dilerim, efendim. bu hatamı mahzur görün, lütfen. hemen şimdi sınıfa çıkıyordum."

ders işleyeceği sınıfın kapısının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı, jungkook. o kaba yabancının kim olduğunu düşündü bir süre, herhangi bir koku alamamıştı, beta olabilir diye düşündü, jungkook. fakat bunu düşünmenin mantıksız olduğuna karar verip kafasını iki yana sallarak düşüncelerinden kurtulup, yüksek sesli, kahkahalar, konuşmalar ve bağırışmaların olduğu sınıfın kapısının kulpunu tutup aşağıya indirdi.

kapıyı açtığı anda kesilen sesler ve sınıf zemininde kayan demir sıraların sesi ile öğrencilere döndü, jungkook. küçük bir el hareketiyle öğrencilere oturmasını işaret ederken, işe kendimi tanıtmakla başlamalıyım diye düşündü. küçük, siyah, çantasından çıkardığı renkli kalem kutusundan bir, beyaz tahta kalemi çıkarmıştı.

elindeki kalemle hiç tereddüt etmeden öğretmen masasından uzaklaşarak beyaz tahtaya yaklaşmıştı. hızla ismini tahtaya yazıp kendini tanıtmaya başladı.

"ben, Jeon Jungkook. bu seneki ingilizce öğretmeninizim. haftada toplam 4 saati birlikte geçireceğiz. daha bu sene atandım, pek bir deneyimim olduğu haliyle söylenemez. siz beni üzmezseniz eğer bende sizi üzmem diyebiliyorum sadece. eğer isterseniz sırayla tanışabilirsiniz eğer ki istemezseniz direkt dersleri nasıl işleyeceğimizden bahsedeceğim."

sınıftan topluca 'dersleri nasıl işleyeceğimizden bahsedelim' uğultuları gelmesine bir hayli şaşırmıştı, jungkook. beklediği şey direkt olarak dersi kaynatma çabası için olan tanışmaydı. benim için hava hoş diye düşündü.

"evet, şimdi şöyle arkadaşlar; sınıfta çoğunlukla speaking pratiği için ingilizce konuşmak istiyorum çünkü ana dili ingilizce olan biriyle konuşurken size gramer sormayacaklar, veyahut gelip sizden eksik kurdukları cümleleri tamamlamalarını istemeyecekler. eğer bu sizin için uygunsa şu andan itibaren ingilizceye başlamak istiyorum. hem bu sayede ingilizce seviyenizi de öğrenmiş oluruz. ne dersiniz?"

sınıftan tekrar büyük bir uğultu şeklinde 'olur' sesleri yükseldiğinde gülümsemeden edememişti, jungkook. hep bunun hayalini kurmuştu. ingilizce öğrenmek, ingilizce öğrentmek ona büyük bir mutluluk veriyordu.

yerinden kalkıp, küçük -fakat ders kitapları için ideal boyutta olan- çantadan ders kitabını çıkarmıştı. hemen başlamak için öğrencilerede kitaplarını açmalarını söyledi. sonrasında ise yüzündeki büyük gülümsemeyle tekrar konuştu, fakat bu seferki İngilizceydi.

"okay, let's start..."
( "tamam, hadi başlayalım..." )

*****

öğrencinin, sorduğu ingilizce soruyu yine ingilizce bir şekilde cevaplamasını dinlerken saatini kontrol etti, jungkook.

bir saati geride bırakmışlardı, bile. tenefüste eline hiç telefonu almadan, ikinci saat işleyeceği şeylere bakmıştı, ders kitabından.

jungkook, dersin bitmesine on dakika kaldığını fark ettiğinde, öğrenciye oturması için bir komut verip öğretmen masasına geçip, oturdu. canı çok sıkılmıştı, ingilizceyi ne kadar sevsede sürekli çalışmaktan pek haz almazdı. üniversite sınavına çalışırken saatlerce ingilice çalıştığı için ingilizce çalışmaktan soğumuştu artık.

öğrencilerinde, sıkıldığı aşikardı. aklına bir fikir geldiğini belirtircesine kafasının üstünde bir ampül yanmıştı, adeta. hemen konuşmaya başladı, öğrencilerin ilgilisini bu şekilde çekeceğini iyi biliyordu.

"hepinizin telefonu yanında, değil mi?" diye sordu heyecanlı bir sesle. fakat sınıftan çıt çıkmamıştı. okula telefon getirmek yasaktı. e jungkook'ta bir öğretmendi ve herhangi bir öğrencinin elinde telefon gördüğü anda alma yetkisi vardı. bu yüzden korkuyordu öğrenciler. telefonlarını kaptırmak isteyecekleri son şeydi.

jungkook, bunu anlamış gibi tekrar konuştu;

"hadi ama çocuklar, almayacağım elinizden, mobil oyun oynayacağız telefonlarla."

öğrenciler, bunu duyduğu anda uykudan yeni uyanır gibi sıçramıştı, sırada, böyle bir şey beklemiyorlardı. herkes, anında çantalarından ve ceplerinden cep telefonlarını çıkarmıştı. bir kaç kişi dışında herkesin telefonu olmasına pek şaşırmamıştı, jungkook. sonuçta teknoloji çağındaydılar.

tam telefonundan bulduğu ve yeni çıkan çoklu oyunu açacaktı ki aklına sınıfta internet sahibi olamayacak öğrenciler gelmişti. hemen sınıfa yönelttiği soruyla, bir kaç kişinin oyun için yeterli internetinin olmadığını öğrenmişti. kendi telefonunda yeterince internet vardı. hepinize yeter diye düşündü ve bluetooth'u açıp kendi internetini sınıftakilerde paylaştı.

ilk oyun bittiği anda, kazanan tabii ki, jungkook'tu. herkesi öldürmüştü, ve hiç kimse sınıfta yaptıkları 'neredeydin? kimleydin? ne yapıyordun?' münazaralarına rağmen anlamamıştı, asıl hainin jungkook, olduğunu. elini havaya kaldırıp yumruk şekline getirip hızla aşağıya çekmişti. dışarıya da vurduğu bir şeytani bir 'ha ha' nidasından sonra zilin sesiyle irkilmişti.

sınıftan yükselen itiraz seslerine kulak asarak, yüzündeki gururlu gülümseme ile eşyalarını toplamaya başladı. eşyalarını toplamayı bitirip dudağına bastırdığı parmaklarını, öpüp dudaklarından uzaklaştırdığı elinin üstünde sanki kendi parlatıcılı, dudaklarının öpücüğü varmış gibi sınıfa doğru üfledi.

"hadi, iyi dersler çocuklar." deyip sınıftan tamamen çıkıp öğretmenler odasına doğru ilerledi.

______

bi anda yazmaya basladim ve bole bise oldu ne yaptigimi bende bilmim cok seyapmayin

high school Where stories live. Discover now