15- leyl ü nehar

En başından başla
                                    

Beni, evin bodrumuna indirmişti. Tam olarak incelemeye fırsatım olmamıştı ancak bodrum katının sonundaki odaya girince, evin içinde spor salonu yapıldığını anlamıştım. Ancak Devrim, şaşkınlığımın çok uzun sürmesine izin vermeden direkt harakete geçmemizi sağlamıştı.

Önce ısınma haraketleriyle başlamıştık, sonra ise bana tam olarak başlangıç için otuz mekik çekeceğimizi söylemişti. On beşinci mekikten sonra geldiğim hal; terden ıslanan bir vücut, ayağa kalktığımda düşecekmiş hissi veren iki çift bacaktı.

Devrim, çıktığı odaya yaklaşık on dakika sonra döndü. Bana dediği beş dakikayı kendisi çiğnemişti, ama benim açımdan hiçbir sıkıntı yoktu. Dinlenmiştim. "Sana su getirdim, bir de Kerem ve Evran geldi, salondalar."

"Teşekkür ederim," dedim bana uzattığı suyu elinden alırken, bana ters bir bakış attı ancak hiçbir şey demedi. Teşekkür ettiğimde neden öyle tepkiler verdiğini umarım bir gün anlayabilirdim. "Eee, hadi yanlarına gidelim," deyip hızlıca ayağa kalkmıştım ki, beni omuzlarımdan tuttu.

"Nereye?" dedi, tek kaşını kaldırıp. "Daha işimiz var, onlar içeride bekleyebilir."

Katıydı. Ağzından çıkan sözlerin yerine getirilmesi konusunda ciddi anlamda katıydı. Elbette bunu şimdi fark etmemiştim ama bana vereceği, kendimi koruma dersleri konusuna ciddi yaklaşıyordu. Bir bakıma haklıydı. Kendimi koruyacak, savunacak kadar güçlü değildim. Hiçbir zaman buna yönelik bir çalışmam ya da çabalamam da olmamıştı. Ancak şimdi farkındaydım, her şeyin bilincindeydim. Benim kendimi koruyacak düzeye yükselmem gerekiyordu. Aksi halde, başıma gelecek felaketleri engelleyemezdim.

Devrim'in bu çabası, ona karşı olan minnetimi gittikçe güçlendiriyordu. Bir gün önce, aramızda geçen o tartışmadan dolayı söylememiz gereken şeylerin hepsini söylemiştik, artık ben aramızda bir sır kalmadığına inanmak istiyordum.

Yanılacak olmak ise, en büyük korkularımdan, yalnızca bir tanesiydi.

"Şınav pozisyonunu alır mısın?" dedi, benden rica ederek. Kendisi de benimle beraber şınav çekeceğini gösterir gibi ellerini yere yaslamıştı. Bana yandan bir bakış attı, haraketsiz kaldığımı görünce, ters bakışlarına maruz kaldım.

Ellerimi yere yasladım, ayaklarımı topuk kısmı yukarı bakacak şekilde tuttum. Bu sırada Devrim'de şınav pozisyonunu almış, beni izliyordu. "Kalçanı biraz daha kaldır," dedi, bakışlarının arasında.

"Ne?"

Derin bir nefes alarak doğruldu, yanıma geldi. Bir elini sırtıma koyarak, biraz daha eğilmemi sağladı. Sırtım eğilince, kalçam da eğilmesine karşı yükselmişti. Bu pozisyonda, Devrim'in karşısında duruyor olmak yanaklarımın kızarmasını daha da arttırmıştı. Hayır, utanç değildi bu. Heyecandı belki de? Ya yorgunluğun verdiği bir kızarlıklıktı ya da ben, tamamen kendimi kandırmaya çalışıyordum.

Ellerinin teması, bütün vucüdumun gerilmesine neden olmuştu. Dudaklarımın arasından hızlıca bir soluk verdim ve Devrim'in beni yönlendirmesine izin verdim. "Tamam, öğrendim." dedim, sessizce. "Bırakabilirsin."

Devrim, elini çekemeden kapının hızlıca açılmasıyla korktum ve o an yaptığım şey Devrim'in belimdeki elini tutmak oldu. Ancak Devrim bunu beklemediğinden olsa gerek, üzerime doğru düştü ve ben altta, Devrim hemen üstümde öylece kalakaldık.

GÜZ YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin