2.4

85 6 2
                                    

"Biraz belli oluyor sanki ha?" Aynanın karşısında durmuş karnımı inceliyorduk. Cassie de arkamdaki yatağımda oturarak bana tepki veriyordu.

"Sana öyle geliyor olabilir mi balım?" Suratım düştüğünde durumu toparlamaya çalıştı. "Hayır olamaz tabii ki. Şuna bak içinde bas baya bebek var." Bu haline büyük bir kahkaha patlattım. Hamile olduğumu öğrendiklerinden beri sanki camdan bir bebekmişim gibi dikkatli davranıyorlardı.

"Şaka yapıyorum." 

"Şoko yopoyorom."  Londra'ya gitmeme 1 gün kalmıştı. Burada yapacak daha fazla bir şeyim kalmamıştı. Valizlerim hazırdı, oradaki evimizi Ashton tutmuştu. Jasmine evin ihtiyaçlarını almak için dün gitmişti. Benim uçağımsa yarın akşamdı. Calum'un geleceğimden haberi yoktu, ona bir anda gidip sürpriz yapacaktım.

"Cassie sen neden gelmiyorsun Londra'ya?"

"Onu abinle benim aramı yapmadan önce düşünecektin tatlım." 

"Ne yani hiç gelmeyecek misin?" Gülerek çenemi sıktı.

"Abini ikna etmeye çalışıyorum. Yapabilirim gibi duruyor." 

"Sana güveniyorum." Bir anda ayaklanınca ona baktım. "Eve gitme vaktim geldi."

"E gece kalsaydın."

"Yarın yine gelirim seni geçirmeye." Onu onayladım ve beraber odamdan çıktık. Biz merdivenden inerken abim de yukarı çıkıyordu. Onları baş başa bırakmak için önden merdivenlerden indim. Her zamankinin aksine aşağıda ve bahçede kimse yoktu. Mutfakta kendime soğuk kahve hazırlarken Cassie yaklaşık 5 dakika sonra yanıma gelmişti.

"Bir şeye ihtiyacın olursa beni ara. Yarın da sakın beni görmeden gitme."

"Tamam annee." Gülerek bana sarıldı. Gelene kadar onu özlemekten ölebilirdim. Onu yolcu ettikten sonra bahçeye çıkıp çocukluğumdan beri favorim olan salıncağa oturdum. Bu evi ben henüz çocukken annemler yaptırmıştı. Burada büyümüştüm, tüm anılarım buradaydı. Burayı bu kadar ani şekilde bırakmak çok garip geliyordu. Mutfakta Calum'u öptüğüm ilk anı dün gibi hatırlıyordum. Sevgili olmamıza vesile olan o gün.

Çocuklarla her cuma burada toplanıp dağıtmamızı seviyordum, bizim evimiz genelde boş olduğu için sürekli burada toplanırdık. Cassie'yi grubumuza dahil edip etmeme toplantımızı bahçede yapmıştık mesela. Aldığımız en mantıklı ve büyük karardı sanırım. Ben bu salıncakta sallanarak büyümüştüm ve şu an karnımda çocuğumla bu salıncakta sallanıyordum. Gerçekten bu fazla garip hissettiriyordu. 

"Son gün ha?" Ben derin düşüncelere dalmışken abimin yanıma oturduğunu bile fark etmemiştim.

"Beni çok özleyeceksin değil mi?"

"Belli olmaz belki de birkaç ay sonra yanında olurum." Heyecanla gözlerim büyüdüğünde güldü.

"Çok isterim."

 "Neden bu kadar ansızın gidiyorsun?" Derin bir nefes aldığımda cevaplamak istediğimi anlamıştı. "Laura biliyorum hiçbir zaman senin Jasmine ile olduğu gibi benimle bir bağın olmadı ama sana gerçekten çok değer verdiğimi bilmeni istiyorum. Sonuçta ne olursa olsun biz kardeşiz ve sen benim her şeyimsin. Belki benimle hayatını paylaşmaya çekiniyor olabilirsin ama hiçbir zaman seni yargılamayacağımı bilmelisin." Cümlesinden sonra gülümseyerek elini tuttum. Tuttuğum elini karnıma götürüp

"Uncle Joseph." Dediğimde gözleri önce şaşkınlıkla büyüdü. Sonrasında gözerinin dolduğunu ve yüzüne kocaman bir gülüşün eklendiğini gördüm. Beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı. 

You Know I'm No Good //HoodWhere stories live. Discover now