Belki de acıtacak bir kesit beş

43 7 0
                                    

- Hatırlamadığı bir gece insanın canını yakmaz değil mi? O halde şimdi sana  o malum sorumu sormayacağım. Bu, canını yakmazdı.-

" Biz şimdi ne oluyoruz?"

Kolları boynuma sarılmış, benimse ellerim beline tutunmuş bir vaziyette  ayakta sallanıyorduk. Hafif melodi, bu dansı daracık  yurt odamda, yatağımın izin verdiği kadarıyla kalan kıç kadar yerdeki boşlukta değil de bulutların üstünde yapıyormuşuz gibi hissettiriyordu.
Ki sanırım insana, en azından bana, böyle kıç kadar bir yerde göğün sonsuzluğunu hissettirebilecek tek kişi oydu.

" Sadece kapa çeneni ve benimle dans et."

Sanki uykunun huzurundan zorla uyandırılmaya çalışılan bir insanın yumuşak ve boğuk sesinle bunları söyledin. Yüzünde bunları dedikten sonra oluşan tebessümü boynuma çarpan nefesinden hissettim. Ben de tebessüm etmeden duramadım.

Sadece kapa çeneni ve benimle dans et.

Aklıma yıllar öncesinin küçük bir anısı doluştu.

Lise sondaydık. Gitmeyi istemediğim ama aynı zamanda da gitmezsem sanki kendimi eksikmiş gibi hissedeceğim mezuniyet partisine çelişkili bir ruh hali içinde gelmiştim. Çoğu arkadaşımız kendi kavalyeleriyle beraber gelmişken biz yine beraberdik. Kızlı erkekli gruplar ikişerli olarak girişte fotoğraf çektiriyor, sonra ise balonun yapılacağı binaya adımlıyorlardı. Etrafıma  gergin bakışlar atarken  gömleğimin her daim için sonuna kadar iliklediğim yakası ilk defa beni pişman etmişti. Daha fazla nefese ihtiyacım varmış gibiydi o an. Çok daha fazla oksijene...

" Belki de girişten ayrı ayrı girmeliyiz?"

Kalbimin gümlemeleri saniyeler içinde iliklerime kadar dolmuş gerginlik ve heyecandandı. O da görmüştü çiftlerin fotoğraf çekildiğini. Onu seven kalbim için bu bana çok fazla anlam ifade ediyordu. Beni, benim sevdiğim türden bir sevgiyle sevmeyen o için ise ne düşüneceği büyük bir muammaydı.

"Neden ayrı girelim? Ayrıca seninle fotoğraf çekilme şansını- pardon mükemmel bir fotoğrafçı tarafından çekilecek olan fotoğraf çekilme şansını kaçıramam. Bugün olmaz çünkü o kadar yakışıklı gözüküyorsun ki bu fotoğrafı hesabımda paylaştığımda çok fazla beğeni alacağım."

Sözlerin kalbimi ilk olarak diriltti. Ona sonsuz bir  yaşama sevinci verdi. Çünkü bilirsin bir cana can vermek yetmez. Ona yaşama sevinci vermezsen, verilen can sadece azap verir. Sözlerin bunu es geçmedi benden ve bana yaşama sevincini de bahşetti. Ama sonra... Sonra tam da mutluluğun en zirve noktasındayken zamansız bir ölümle toprağa gömdü beni.
Acıyla tebessüm ettim.

"Hem ayrıca bak. Tek biz değiliz."

Parmağınla o sırada girişte fotoğraf çektiren yan sınıflardan iki çocuğu gösterdin.
Bu daha da canımın acımasına neden oldu. Onlar sevgiliydi.

O an, sana yumruk atma isteğiyle o denli dolmuştum ki sana olan bakışlarım bu yoğun istekle kararmıştı. Yumruğum o güzel suratınla buluştu buluşacaktı. Ellerim zangır zangır titriyordu, zor zapt ediyordum.
Sen ise bunu fark etmedin her zamanki gibi. Ben sana öldürücü bakışlar atarken senin gözlerin tanıdık simaların üzerinde dolaşıyordu, arada bir birkaçına baş selamı veriyordun. Tanrı biliyor ya, senin için tanıdık olmayan sima neredeyse hiç yoktu. Benim aksime...

Beni çekiştirerek götürdün fotoğraf çekim yerine ve yüzüme patlayan flaş ışıkları altında ne olup bittiğini anlayamadan birkaç fotoğrafımız  şip şak  çekildi.
Mezuniyet balosunda zerre eğlenmedim. O gece birimizin ayık kalması gerektiğini düşünerek bir damla alkolü ağzıma sürmedim. Sadece boş bakışlarım yanımdan ayrılan seni bir şekilde koca salonun içinde ne yapıp edip  bularak dolandılar.
Gecenin sonunda ise o kadar sarhoştun ki... yanaklarında silik birer pembelik, dudakların kıpkırmızı...
Seni evine götürdüm. Sessizdi. Boştu.  Çoğu zaman olduğu  gibiydi ve yine çoğu zaman olduğu gibi bu benim canımı yakmıştı. Senin gündüzleri  yalnız kalmana alışkın olmayan ben, geceleri böyle bir yalnızlıkla boğuşmana hiç bir zaman  katlanamazdım zira.

İstediğim seni yatağa  yatırmak sonra da kendi yer yatağımı serip sadece uyumaktı. Belki uyumadan önce de biraz ağlamak.

Asosyal bir insan olmak böyle  bir şeydi. Sosyallik isteyen parti gibi durumlarda birlikte eğlenen onca insanın arasında köşede bir yerlerde bir başına beklerdin.  Eğlenmezdin ve keşke tam şuanda ben de onlar gibi böyle yerlerde eğlenebiliyor olsaydım derdin.
Bunu ben de çok sık derdim, çünkü çok sık sen tarafından böyle yerlere  sürüklenirdim. Bana bunun ne kadar acı verdiğini bilmeden, eğlenmem için beni sürüklerdin ya  kızamazdım sana.
Fakat söylemeliyim artık bunu, seni o kalabalıkların içinde görmek ne kadar canımı yakardı bir bilsen...
Senin o eğlendiğin insanlar gibi olmadığımdan benim yanımda asla onların yanında attığın türden bir kahakaha atmayacağını bilmek ölüm gibiydi. Seni güldürürdüm, bu sana yeter ve tuhaf bir sekilde yakın arkadaşlığımız sürmeye devam ederdi, ama seni asla o şekilde kahkaha attıramazdım.
Ben buydum, bu kadardım işte ve bu, acıtıyordu.

Dediğim gibi, tek amacım hemencecik yatıp uyumaktı o gece. Fakat sarhoşluğunun yarattığı uyku halini tam da seni odana çıkardığım o vakitlerde üzerinden attın ve tatlı bir sersemlikle bana karşı yatmamak için direnmeye başladın.
Dans etmek istiyorum dedin. Reddettim ve o an bile benden güçlü olabilmeyi başaran sen, o halinle, beni belimden tuttun.
"Sadece  kapat çeneni ve benimle dans et." Dedin.

Kabul ettim.  Ellerim boynuna bunun son olduğunun   bilincinde olarak ilk defa yerleşti ve seninle  çalmayan bir şarkıda dans ettim.

O  geceyi  hatırlamadığını sanıyordum şu ana dek. Hatırlıyor muydun? Belki de kim bilir sadece yıllar sonra aynı cümlenin kurulmasıyla ben kendimi boş yere umutlandırıyordum. Kim bilebilirdi?

Bunu sana soramadan gitmiş olman ne kötüydü.

Bunu sana soramadan gitmiş olman ne kötüydü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Ve Bu Kesit Acıtabilir, Belki...Where stories live. Discover now