🦅15🦅

912 43 18
                                    

"Salih gerçekten anlamıyor musun?"

"Neyi anlamıyorum Derin? Açık konuş benimle. Madem bir sorun var, anlat da çözelim."

"Çözebileceğin bir sorun değil. Aksine sen anlamadıkça ve bu konuşma uzadıkça benim için bu sorun büyüyor. Lütfen bu konu burada kapansın ve geçtiğimiz hafta nasılsak öyle olalım. Böyle her şey daha kolay olacak."

"Ne yani? Sen benim ne olduğu hakkında hiçbir fikrimin olmadığı bir şey yüzünden iki yabancıya mı dönmek istiyorsun?"

"Evet, bunu istiyorum."

"Ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten."

"Bir şey demen gerekmiyor."

"Peki, sen nasıl istiyorsan öyle olsun Derin." Arkasını dönüp gidecekken tekrar durdu. "Yine de konuşmak istersen ben hep varım. Bunu unutma olur mu?"

Onun da gözleri benimkiler gibi yaşlarla dolduğunda kararımdan pişman olmak üzereydim. Vazgeçmemek için hemen kapıyı kapattım. Ardından da depresyon halime dönüp kapı dibinde ağlamaya başladım.

*

Sabah iş temposuna dönmek amacıyla erkenden kalktım ve kahvaltımı yapıp kahvemi dışarıda içebilmek için aceleyle üstümü değiştirip evden çıktım.

Vapurla Avrupa kıtasına geçiş yaptım ve Beşiktaş Sahil'de kahvemi içip adımlarımı Vodafone Park'a çevirdim. Bugün iş saatlerimi statta geçirmeyi planlıyordum. Zaten tek antrenman olduğu için bana çok bir iş çıkacağını sanmıyordum. Ta ki Rahman abi arayana kadar.

"Efendim Rahman abi?"

"Kızım bugün statta olacağını söylemiştin ama benim antrenman bitiminde çok önemli bir işim var. Fotoğrafları aktaracak kadar vaktim yok. Gelip fotoğraf makinesini alabilir misin? Ya da Salih'e de verebilirim istersen sana getirmesi için."

Maalesef ki yakın arkadaş olduğumuzu söylemek gibi bir hataya düşmüştük.

"Yok abi, ben gelirim. Zaten burada fazla işim yoktu."

Retweet yapmak daha cazip bir işti şu an ama her neyse.

"Tamam kızım, bekliyorum ben. "

Eh ben tamam dedim ama İstanbul'un trafiğinde oraya ne kadar sürede gideceğimi hiç düşünmedim. Geldiğim yolları tekrar dönmem gerekiyordu. Bugün içerisinde buraya bir daha dönemeyeceğimden hızlıca hesaplara göz gezdirip eşyalarımı alıp çıktım.

Ben buraya gelirken bunları hiç hesap etmemiştim. Günümün yarısı yolda geçti. Diğer yarısı da muhtemelen evde yorgunluktan uyuyarak geçecek.

Tesislere geldiğimde antrenman yeni bitmiş ve herkes üzerini değiştirmeye gidiyordu.

"Hah, Derin geldin mi?"

"Hayır abi, daha yolda sürünüyorum."

"Normalde sana laf yetiştirirdim ama acelem var. Fotoğraf makinesi burada. Kart falan içinde. Sen zaten ne yapman gerektiğini biliyorsun. Ben gidiyorum. "

Cevap veremeden Fotoğraf makinesinin çantasını kucağıma bırakıp koştura koştura gitti. Galiba gerçekten çok acil bir işi vardı.

İşimi evde halletmek için tesislerden çıktım. Kaldırımda yürürken yanımda bir araba durunca kafamı kaldırdım. Salih ön camı aralamıştı ve binmemi işaret ediyordu.

"En azından evine bırakmama izin ver. Bütün gün yollardaydın zaten."

Cevap vermeden ön koltuğa oturdum. İtiraz edemeyecek kadar yorgundum gerçekten.

Yolu konuşmadan geçirdik ve eve ulaştığımızda da el sallamak dışında bir iletişimimiz olmadı.

Sanırım bu iş benim için gerçekten zor olacaktı.

🖤🤍

İki bölüm önce Salih'e sinir oluyordum yazarken. Şimdi de Derin'e sinir oluyorum.

Neyse bunu atıp kaçıyorum.

Hoşça kalın.🎈




Forelsket | Salih UçanМесто, где живут истории. Откройте их для себя