Önden yürümeye başladığında onu umursamadan kendi arabama gittim.

"Açelya, arabaya bin dedim."
"Ben de bana emir verme dedim."

Derin bir nefes aldı ve bana doğru adımladı.

"Tamam. Arabaya biner misin lütfen? Ayrı gitmek istemiyorum."

Açtığım kapıyı kapatıp arabayı kilitledim ve anahtarı çantama attım. Oldukça yavaş hareket ediyordum özel olarak. Onu sinirlendirecek şeyler yapmak istiyorum. Çünkü ben son günlerde onun yüzünden sinir küpü gibi dolaşıyorum.

Kapıyı açıp arabaya bindiğimde daha ben kapatmadan araya girdi ve kemere uzandı.

"Bence bu uzak durma işini çok da erteleme."

Gözlerimin içine bakarak konuşması bir ikna yöntemiydi. Oldukça da işe yarıyordu. Bunu yapmasını engellemek için gözlerimi kaçırdım.

"Binecek misin artık?"

Kemerimi tutup çekti ve gergin olacak şekilde diğer tarafa geçirdi. Kemer ile koltuk arasında sıkıştım bir nevi.

"Bence seni öpersem bu süre kısalır."
"Aklından bile geçirme."
"Bunun için artık çok geç."
"Eğer öpersem o süre tahmin bile edemeyeceğin kadar uzar. Ciddiyim."
"Peki. Uzak duruyorum."

Kemeri daha serbest bırakıp yerine taktı ve ellerini havaya kaldırıp benden biraz daha uzaklaştı.

"Oldu mu?"
"Oldu."
"Tamam."

••••••

Görev emri sonrası herkes tam teçhizat hazırdı ve helikopterin gelmesini bekliyorduk.
Sebebini benimle beraber diğerlerinin de bilmediği bir olay vardı. Deniz başta gelmeme kararı almıştı. Daha doğrusu Çağatay ona gelmemesini söylemişti. Ama Deniz Yılmaz albay ile konuştu ve gelmeye karar verdi. Çağatay'ın onu neden götürmek istemediğini kimse bilmiyordu. Açıkçası artık merak bile etmiyorum. Pek umurumda olduklarını söyleyemem.

Helikoptere bindikten sonra her zamanki sırada oturduk. Tek farkla. Deniz Hakan abinin yanında yukarıda oturuyordu onun yerine Ateş yerde oturuyordu. Fazlalık.

Helikopterden indikten sonra uzun uzun yürüdük ve bize verilen koordinatlar ulaştığımızda da Çağatay herkesi yerleştirdi. Biz de her operasyonda olduğunun aksine yan yanayız. Bu işte bir iş var. Hile gibi. Bilerek yapıyor. Yoksa niye iki komutan aynı yerde oldun?

Suyumu almak için silahımı bacaklarımın arasına bırakıp hafif arkama yaslandığımda Çağatay gelip yanıma oturdu.

"Açelya, bana sinirli olduğunun farkındayım. Ama şu an olmaz. Lütfen normal hayatta yaşadığımız her şeyi bir kenara bırak. Bu operasyon bitene kadar. Bütün timin sana ihtiyacı var."
"Sana sinirli olmam hiçbir şeyi değiştirmez. Ben yine Üsteğmen Açelya Güneş'im. İsimle hiçbir şeyi karıştırmam. Beni kendinle karıştırma Çağatay."

Yanından kalkıp biraz daha ilerledim ve yerine geçtim. Basit bir operasyon olacağını tahmin ediyordum. Büyük ihtimalle iki günden fazla sürmezdi. Yukarıda olan Hakan abi sürekli Çağatay'a bilgi verirken ben etrafı izleyip konuşulanları dinliyordum.

"Emir, Aylin'e söyledin mi lan göreve gittiğini?"
"Söyledim. Ben söylemesem babasından öğreniyor sonra dönünce bir ton azar işitiyorum. O yüzden en mantıklısı benden öğrenmesi."

Emirin konuşmasını gülerek dinledim. Çok iyi bir çift olmuştu ikisi. Aylin Emir'i gerçekten seviyordu. Bence Emir de seviyordu. Aylin bir şeyleri kanıtlamak için çok çabaladı ve sonunda istediğini aldı. Şimdi ise çok mutlular.

Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now