0.0

14 2 4
                                    

Başlama tarihleri

*Arkadaşlar öncelikle çok spoiler vermek istemiyorum ama bu bir kişinin hikayesi olmayacak sadece bir kısımlık Cansu karakterinin duygularını daha iyi anlayabilmeniz için onun ağzından yazdım ama bundan sonra anlatıcı ağzından okuyacağınızı belirtmek isterim ve kesinlikle pişman olmacağınızı söylemek istiyorum. Bu bir anda uydurduğum bir kurgu değil. Bayadır kafamda olan bir hikaye. Bu bölümü tanıtmak amaçlı bir bölüm gibi düşünebilirsiniz. Asıl olaylar bu bölümden sonra olacaktır. Keyifli okumalar diliyorum❤

Hedefimiz düşük olsun oy sınırımızı 10 koyalım...

Biri tarafından arkamdan ittiriliyorum ve boşluğa savruluyorum. Boşluğa düşerken arkama bakınca bunun bir kadın olduğunu anlıyorum ama ona baktığım zaman çoktan arkasını dönüp gitmiş oluyor, yüzünü göremiyorum.

"Biri yardım etsin! Sonsuza kadar düşmek istemiyorum." bağırışlarım arasında yere çakılıyorum. Canım yanıyor ama ölmüyorum. Yerde yüz üstü yatarken dirseklerimden destek alarak kalkmaya çalışıyorum. O sırada anlamsız bir şekilde önüme bir top yuvarlanıyor. Topa bakıyorum.

"Top mu?" bu topun nereden geldiğini anlamaya çalışırken biraz uzakta bana bakan birilerini görüyorum, bir erkek ve bir kız. İkisi de bana bakıyor. Yüzlerini yine göremiyorum, çok karanlık. Ayağa kalkıp topu elime alıyorum.

"Siz de kimsiniz?" soruma cevap vermiyorlar. Önüme gelen topu alıyorum ve yanlarına gidiyorum. "Size bir soru sordum?" top elimde yanlarına yaklaşıyorum ama yüzlerindeki karanlık hâlâ gitmiyor. Onların önlerinde durmak için bir adım daha atıyorum ve attığım yer uçuruma dönüşüyor. Onların gözünün önünde aşağı düşerken ikisi de kollarımdan tutuyor. Daha sonra uyanıyorum.

"Sürekli gördüğün rüya bu mu Cansu?" dedi kuzenim Efe. Olumlu anlamda kafamı salladım. "Hiçbir mantıklı yanı yok kızım. O kadar yüksekten düşüp nasıl tekrar yürüyorsun. Bir anlam yükleme bence." diyerek lafına devam etti.

"Adı üstünde 'rüya'. Sürekli sürekli bu saçma rüyayı görmeye başlayınca ister istemez etkileniyorum... " biraz tereddüt ettikten sonra "... aslında beş gün önce buradan gideceğim için dayım bana yıllardır sakladığı bir fotoğraf verdi, annemin fotoğrafı. Bu rüyaları da o zamandan beri görmeye başladım." aynı suratsızlıkla yüzüme baktı.

"Çok takılma. Bir şeyi kafana ne kadar çok takarsan, o kadar etkilenirsin."

"Her neyse anlattığıma da pişman ediyorsun." oturduğum yataktan kalktım ve kapıyı işaret ettim. "Hadi kalk yataktan. Üstümü değiştirip, eksik birkaç şeyi almaya gideceğim."

"Yarın büyük gün diyorsun."

"Evet, gün bitmeden eksik birkaç şey daha almam lazım. Valizimi toparlayamadım daha."

"Sence yatılı kalmaya alışabilecek misin? Oradaki herkes bayadır o lisede ama sen yeni olacaksın. Yalnızlık çekebilirsin."

"Merak etme kendimi ezdirmem. Yalnız kalmayı da sorun etmem, alışığım zaten..." kuzenimeydi laf.

"Ben n'aptım sana be! Gördüğün saçma rüyalarını bile dinliyoruz ama yaranamıyoruz." ayağa kalktı.

"Tamam adam gibi bir ilişkin olsa birşey demeyeceğim ama sürekli sürekli mal değiştirir gibi kız değiştirip dayımın paralarını kızlara yediriyorsun. Eve geldiğin yok. Senin yüzünden erkeklerden soğudum." haklı olduğumu bildiği için bana söyleyecek laf bulamadı. Cevap veremeden odadan çıktı. Ben de yarın yatılı olarak kalmaya başlayacağım lise için hazırlık yapmaya başladım.

Kaderin OyunuTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon