14. Muzlu Çikolatalı Mangolu Pasta

En başından başla
                                    

Bu yüzden günün en kıymetli zamanı geceydi. Bütün köyün uykuya daldığı, eski Bahar'ın sessizlik içinde test çözdüğü, uzaklarda kurbağalarla baykuşların sohbet ettiği zaman dilimi. Yeni Bahar, o saatlerde evdekilerin derin uykuya dalmasını arzuluyor ve altı metrekarelik odasında Ozan'ın aramasını bekliyordu. Pek nadir bahçeden çıkıp kimsesiz bir toprak parçasında da olabiliyordum. Gerçi bu anlardan birinde dedem kırlarda birileriyle buluştuğumu ima edip "İstanbul bu kızı orospu yaptı," demiş ve annem dışarı çıkmamamı istemişti. Katlanılası şey değil ama ben katlandım. Her zamanki gibi.

Orospu ne demek diye düşünüyorum bazen. Lale'ye de sarf ettiğim bir kelime bu ama anlamını bulamıyorum. Onunla bununla düşüp kalkan desem... Öyleyse Lale orospu olabilir ama ben olamam. Ben Ozan'ın evinde, Ozan yokken bile Aşık'ın karşısında üstümü değiştirmeyen bir insanım. Nerede yatıp kalkmak. Ama derinlemesine düşününce Ozan'ın bana "katılmayan" yüzünü görebiliyorum. Onunla bununla yatan kalkan dediğimde asılıyor yüzü. "Sana ne?" diyor. "Kime ne?" diyor. Biri biriyle yatınca bana bir şey olmuyor sahiden. O zaman neden vurdun Lale'ye diyorum kendime. Onun ardında çok başka şeyler vardı. Lale'nin beni geçtiği bir yarış. Ne yarışı? İstanbullu olma mı? Ben kırk fırın ekmek de yesem öyle olamam ki. Olmak ister miyim? Ama bu soru önemli değil çünkü olamam. Olmuyor. Peki Oktay'la yatmış mıdır Lale, gerçekten? Bunu düşünürken sabahlara dek ağladığım çok gecem oldu. Oktay zirvesine erişemeyeceğim bir dağ. Eteklerinde bile değilim. Çok uzaklardan görüyorum onu. Çok, çok uzaklardan.

Amerika'ya gittiler temmuz başında. Paylaştığı hikayelerde hep içki kadehleri var. Yüzü bile yok. Ağustos ortası döndü geriye. Ozan'la dışarı çıktılar birkaç gece, art arda. Ozan beni aramadı. Aramadı ama hikayelerinde Oktay vardı. Sanki neden aramadığını izah eder gibiydi. Dışarı çıkıyorum dediği de oldu tabii ama Oktay'layım demedi hiç. Tabumuz sanki bu kelime. Demesin de. Duymak istemem.

Keşke ona Oktay'dan hiç bahsetmeseydim. Yumuşak karnımı bile kendime saklayamayan bir aptalım ben. Evet, bana yönelecek her türlü kötü ithama göğüs gerebilirim. Ama orospu değilim. Değilim dede, değilim! Erkek kuşlardan bile çekinirim. Ben orospu değilim. Ama inanmaz ki o domuz.

Neyse, bu hayatımın tatsız yanı. Tatlı kısmı Ozan'ın terasa kurulup beni araması. Uzun uzun konuşurduk. O uyuyana kadar. Elinde kadehiyle cıscıbıl Ozan'ın terasta gezindiğini, manzarasının bir kule bir de Aşık ve Narin olduğunu görebiliyordum. Bunun için gözümü kapatmam yeterliydi. Telefonu asla "Alo," diye açmazdı. Bazen "Nazike ile görüşecektim, müsait mi?" derdi. Bir keresinde "yanlış numara" diye kapatmıştım telefonu. Kahkahayla geri aramış ve bu kez "Yüzme bilmeyen gemi orada mı?" demişti.

Enerjisi sesinde dans ediyordu. Hep keyifliydi. Yazın sıcaklığını duyuyordum onda. Geç saatlere kadar ayaktaydı. Bazen telefonla konuştuktan sonra dışarı çıkıyordu. Avlandım diyordu ama işin aslı av olmak hoşuna gidiyordu. Engel olmayayım, işin vardır, diyordum bazı akşamlarda ona... Telefonu kapatmasından ödüm koparak söylüyordum bunu. Beni aramamasından ölesiye korkuyordum çünkü Ozan'la konuşmak Ebru ya da İbo ile konuşmakla aynı şey değildi. Diğerleri İstanbul'a gittiğimin, orada okuduğumun kanıtıydı. Ozan ise orada yaşadığımı hatırlatıyordu bana. Nefes aldığımı, var olduğumu, mutlu olduğumu. Elime gözümden sakındığım şeker hamuru Bahar'ı alıyordum. Tacına bakıyordum onun. Aklımda hep bir şarkı. Yaşar söylüyor. Öyle kasetten, bilgisayardan falan değil, capcanlı söylüyor. "Sensiz olmuyor, yerine konmuyor. Kimsenin eli senin gibi dokunmuyor. Karlara inat yürürüm yollarına, adını camlara yazdım okunmuyor."

Neden İstanbul, Ozan demek derseniz cevap veremem. Bir sürü şey geçiyor aklımdan ama tarif edemiyorum. Belki on dokuzuncu doğum günümde hayata yeni başlamışım gibi bir seremoniyle beni şımarttığı içindir. Çünkü ben Şavşat'a döndükten sonra, neredeyse bütün akşamlarımda doğum günü kutlamalarımı anımsayarak uyudum. Şeker kız Bahar hep benimleydi. Bahar'ın o ana dek yaşadığı en özel günüydü o. Bir emsali ne mümkün.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin