5

1.3K 141 182
                                    

Başlamadan önce birkaç bilgilendirme; Noktis: Gece, Aprikus: Güneş açan anlamına gelir. Bu isimler ülkelere bazı sebeplerden ötürü verilmiştir.

Dünya belirgin bir denge sistemiyle dönen kocaman bir terazidir. Birinin kederi diğerinin sevincine karşılık gelir. Bir yerlerde bir günah işlenirse, başka bir yerde iyilik filizlenir. Bir diyarda gün doğarken ötekinde ay çıkar meydana. Yeryüzü, gökyüzü, denizler, okyanuslar, ormanlar, alfalar, betalar, omegalar, hayvanlar ve bitkiler bütün varlıklar sistemin bir parçasıdır. Şayet bu terazinin kolları oynamaya başlar ise işte o vakit denge bozulur.

Ben Kim Jongin, dengesi şaşmış bir devrin içine doğdum. Terazinin havada kalan kolundayım. Görevim açık ve net; devranı döndür, dengeyi yeniden kur.

Bundan tam 34 yıl evvel güneş de aynı topraklarda doğmaya başladı ay da. Çiçekler de aynı topraklarda filizlendi, ağaçlar da. Denizi çaldılar, günü vermediler. Omegalar, alfalar ve betalar her birimiz belirli bir dengeyi korumak için eş dağılırız dünyaya. Eşitliği bozdular.

Noktis topraklarını alfaların kanıyla sularlarken omegalarımızı kaçırdılar. 

Kral üçüncü Bishamon, bilge ve adil bir adam olduğu söylenilir. Fethettiği yerlerde güç dengesini bozmaz, kan akıtmazmış. Onun devrinde tam 56 yıl boyunca her şey uyumlu ve nizamlı giderken ne karanlıkla mücadele etmişiz ne de neslimizle sınanmışız.

Lakin bu barış ve denge hali o 82 yaşında vefat ettiğinde yerine geçen oğlu ile tepetaklak oldu. Kral ikinci Yemon, şehirleri yağmalayıp ülkelerin adını tarihten silerken Tanrıların hesap sormayacağını mı sanıyordu?

Dün gece belki de bu aydınlık diyarın en uzun gecesiydi, güneş bile doğmaya hacet göstermemişti. Güneşin vatanı diye kibirlendikleri toprakları karanlığa boğulmuştu. Bir daha ufuklarında güneşi göremeyecekleri günler ise pek yakındaydı. Zira her şeyin bir bedeli olduğunu unutmamalılardı.

Dün gece bir defne ağacının yaprakları topraklarımıza düştü, karanlıkta bir çiçek tomurcuklandı. Aprikus'ta ise üç zambak soldu.

"Hazır mısın Jongin?" Elindeki zırhı bana uzatan Luhan'a döndüm kılıcımı kınına sokarak. Daha çok zambaklar solacak, çok güneşler batacaktı.

"Hazırım."

"Komutan Do kıl herifin teki. Sana kök söktürecektir, dikkatli ol." Yüzünü buruşturdu. "Yeni gelen erlere işkence ediyormuş adeta."

"Mühimi yok. O yalnızca burada küçük bir ordu yönetiyor, biz Noktis kanındanız unutma." Zamanında bütün dünya topraklarına hükmeden atalarımızdan almıştık gücümüzü. Onların adi oyunlarıyla kazandıkları zaferlerin de elbet gelirdi bir gün sonu. Adım gibi emindim ki bu Do denen adamı Luhan bile alt edebilirdi. Luhan'ı küçümsediğim için demiyorum, zira iyi bir askerdir ama komutan vasfını taşıyamıyor. Hoş, ben de buraya Do'yu yenmeye gelmemiştim ya.. Neden mi buradayım?

Bana planlarımı baştan yazdıran o sarışın velet yüzünden! Saraya damat yerine orduya asker olmak düştü payıma. Düşman ordusuna..

Ben, Noktis Komutanı Kim Jongin çaylak bir er gibi buyruk altına girecektim. İnanılır gibi değildi.

Kapının tıklatılmasıyla yakamı düzelten Luhan geri çekildi.

"Kabul töreni başlamak üzere. Komutan Do'yu bekletmek istemezsiniz." dedi saray hizmetkarlarından birisi olduğunu varsaydığım genç oğlan. Luhan göz devirirken ben de kapıya adımladım.

"Geliyorum."

Orduya girme talebim yarışmada gösterdiğim performansın da etkisiyle hemen onaylanmıştı ve şimdi de yeni erlerin kabul edileceği törene katılacaktım. Tek değildim, askerlik çağına gelen onlarca gençle birlikte  açık alandaki asker topluluğuna doğru yürüdüm. Tam yerimi almıştım ki önce birkaç adım sesi duyuldu ardından kendi aralarında konuşan askerlerin sesi kesildi. Herkes hızla hizaya geçip omuzlarını dikleştirirken ayak uydurdum ben de. Karşıdan gelen kısa herif komutan dedikleri adam olsa gerekti. Kısaydı lakin adımları yeri titreten cinstendi.

Yes My Prince!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin