1.3

1.5K 101 318
                                    

"Baba!!"

Bir anda içeriye girmiş olmama rağmen Claude gözünü bile kırpmadı. Arka bahçedeydi. Mor fidanın yanında duran Claude'a doğru koşmaya başladım.

"Koşma."

Artık bir yetişkinim ancak buna rağmen hala bana bir çocukmuşum gibi davranıyor. Düşmemden korktuğun için böyle şeyler söylediğini biliyorum. Bu düşünce kalbimi titretti. Bu yüzden Claude'a sıkıca sarıldım ve bağırdım.

"Hepsinden öte, benim Babam dünyadaki en iyi erkek!"

Başka bir erkeğe ihtiyacım yok! Lucas da kimmiş, heh!

Nedense, biraz önce olanlar yüzünden bunu yaptığım için kendimden utandım, ancak neden kendimi kötü hissediyorum ki?

"Bugün, ikiniz gerçekten çok yakınsınız ve sizi böyle görmek çok güzel."

O sırada, birisinin boğuk sesi kulaklarımda yankılandı.

Ah, Felix de buradaymış! Şimdi hatırladım da, görünüşe göre önceden Zümrüt Sarayı'ndan ayrılmanın sebebi Claude'u görmek içindi demek? Huh? Ama neden böyle?

"Felix bugünlerde neler yapıyorsun?"

"Efendim? İyi anlamda mı?"

Felix'in yüzüne baktım ve şaşkın hissettim.

"Nedense, bugün çok daha canlı gözüküyorsun."

Geçmişe göre, Felix her gün çok daha canlanıyor gibi gözüküyor. Cildinin daha sağlıklı görünmesinden mi yoksa çok daha canlı gözükmesinden mi başlamalıyım?

Her neyse, neden böyle...

"Eskisine göre çok daha yakışıklı ve genç gözüktüğünü düşünmüyor musun?"

"Huh, öyle mi düşünüyorsunuz?"

Ve hemen sonra, Felix sanki bir şeyi hatırlamış gibi haykırdığında dondum kaldım.

"Bence Majesteleri'nin bana bahşettiği Yong-Bong çorbasının bir lütfu!"

Ö-Öyle mi...?

Claude'un geçen seferki emrinden itibaren, Felix bir aydır başarılı bir şekilde Yong-Bong çorbası içme görevini sürdürüyordu. Yani, etkileri daha yeni mi bu kadar belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor...?

"Majesteleri, neden siz de bir dahaki sefere Yong-Bong çorbasını içmeyi denemiyorsunuz?"

Felix parlak bir yüzle Claude'a sordu.

"Buna rağmen, Majesteleri'nin durumunun eskisi gibi olmadığını hissettim ve bir yardımcı olarak ne yapacağımı düşünüyordum."

O sırada, Claude'un kaşlarının kıvrıldığına tanık oldum. Bu bir uyarı işareti mi? Felix, bence artık konuşmayı kesmelisin.

"Demek öyle? Benim hakkımda bu kadar çok endişelenmeni beklemiyordum."

"Ben, Felix, sadık bir kalple sonsuza kadar Majesteleri'nin sağlığı hakkında endişeleneceğim."

Ancak Felix'in canlı yüzü Claude'un söylediği sözlerden sonra yok oldu.

"Eğer Yong-Bong çorbasını o kadar çok sevdiysen, daha fazla içmelisin."

"A-Ah, M-Majesteleri?"

Felix'in titreyen göz bebeklerini izledim.

"Be-Bence yeteri kadar içtiğimi düşünüyorum, bu yüzden yapmayın, Majesteleri..." [Çn: Kıyamam...]

1. Yan Hikaye: On Sekiz Yaşında Olsam Da Bir Günüm Bile Sakin GeçmiyorWhere stories live. Discover now