1.2

1.4K 98 195
                                    

[Bu yılın başından beri kapalı bahçede baktığım çiçek sonunda açtı. Hafif mor renkli Epheon çiçeği.]

Ah, belki de bu çiçektir? Büyük ihtimalle doğru çünkü rengi hafif mor.

[Ayraç olarak kullanılırsa oldukça zarif görüneceğini düşündüm, bu yüzden bir tanesini kurutmayı denedim ve oldukça güzel gözüküyordu. Aniden Prenses aklıma geldi ve çiçeği zarfın içine koydum.]

Jennette buradan ayrıldıktan bir süre sonra dolaylı olarak haberleri Ijekiel'den aldım. İlk başta çok endişelendim ancak şükürler olsun ki şu anda oldukça istikrarlı bir durumda gibi gözüküyor.

Kısa bir süre önce ilk kez Ijekiel yerine Jennette'den mektup aldığımda buna inanamadım bu yüzden bir süre olduğum yerde kaldım ve gönderdiği mektuba baktım. Jennette'in mektubunu yavaşça okurken burnumun titrediğini de hissedemeden edemedim.

[O gün Prenses'i kınamıştım ancak hatalıydım. Teselliye ihtiyacı olan bir insanı teselli etmek, istediği zaman ona elini uzatmak, ilk önce onunla konuşmak kolay değil. Pozisyonlarımız tam tersi olsaydı, ben Prenses gibi yapamazdım. ]

Ancak benim yerimde Jennette olsaydı benden daha iyisini yapabilirdi diye düşündüm. Hala da öyle düşünüyorum. Eğer ben Jennette'in yerine olsaydım, benimle bu şekilde iletişim kurmakta bile tereddüt ederdim.

Jennette'e karşı minnettar ve mahcuptum. O günden sonra ara sıra günlük hayatımızla ilgili mektup alışverişinde bulunduk. Tabii ilişkimiz eskisi gibi değildi ancak aramızdaki mesafeyi bu şekilde yavaş yavaş kapatabilirsek iyi olur diye düşündüm. Bu yüzden umarım ki bir gün Jennette mutlu olur ve böylece birbirimizin yüzüne bakıp, birbirimize gülümseyebiliriz.

Çünkü o bunu hak ediyor. Ve Jennette ile birlikte mutlu olabileceğimi düşünüyorum.

"Hey, sen ve Kimera bu günlerde birbirinize çok sık mektup yazıyorsunuz."

"Ahh!"

Sonra birden arkamdan birisinin sesini duydum ve o kadar korktum ki sahip olmadığım çocuğumun düştüğüne eminim. Çığlık atıp yerime sıçradım.

"Lu-Lucas!!"

Başımı çevirdiğimde, Lucas'ın gülümseyen yüzü gözüme takıldı.

WAH!

Bir anlığına yüzüne baktım hemen sonra kendime gelmek için kafamı salladım ve ışınlanma büyüsü kullandım.

Fiyuv!

"Huff, puff..."

Önümdeki manzara değiştikten sonra derin bir nefes aldım ancak hemen sonra haykırdım. Lucas'tan kaçmak için rastgele bir yere ışınlanma büyüsü kullandığım için nerede olduğum konusunda bir süre kafam karıştı. Ancak görüşümü kısıtlayan bu tanıdık beyaz ışık ve burnumun dibine kadar giren yoğun koku belli ki bir gül bahçesinden geliyordu.

"Ne oldu, neden aniden ışınlandın?"

AH! Lucas'ın sesini tekrar duyduğumda içimden çığlık attım.

Aslında, şu an Lucas'ın yüzünü görmek konusunda isteksizdim, bu yüzden ondan kaçmak için ışınlanma büyüsü kullanmıştım.

Ama beni çok çabuk takip ediyorsun!

Huff!

Yine ışınlandım, bu sefer Safir Sarayı'nın ziyafet salonuna gelmiştim. Ziyafet salonu çok sessizdi çünkü artık içeride konaklayan konuklar yoktu. Şu anda kullanılmayan masa ve sandalyeler hatta duvarlar ve Saehaan kumaşıyla kaplanmıştı.

1. Yan Hikaye: On Sekiz Yaşında Olsam Da Bir Günüm Bile Sakin GeçmiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin