"O zaman bir şeyler içmeye gidelim mi?" dedi gülüşlerinin ardından. Telefonu kulağımdan çekip saate baktım. Sekizdi. "Gidelim." dedim heyecanla. "Yarım saate orada olurum." dediğinde onaylayarak kapattım telefonu. 

Balkondan hızlıca odama geçtim. Dolabımı açıp içine göz attım. Sonunda fazla özenmemeye karar verip siyah kotumu bacaklarımdan geçirdim. Üzerimdeki geniş lacivert sweatshirti değiştirmeden makyaj masamın önüne geçtim. Parfümümü sıktıktan sonra saçlarımı taradım ve siyah beremi kafama taktım. "Çok mu umursamaz oldu ya?" dedim aynadaki yansımama bakarken. "Olmadı." diyerek omuz silktim yeniden. Sonuçta akşamdı ve hava fazla soğuktu. 

Dolatan kabanımı aldım ve telefonumla biraz para alarak odadan çıktım. Salona geçtiğimde babamı buldum. "Bir yere mi?" dedi babam telefonundan gözlerini ayırıp. Kafa salladım usulca. "Koçla..." dediğimde merakla havalanan kaşları ile yutkundum. "Ve takımla bir şeyler içmeye." diyerek hızlı hızlı devam ettim. Sadece Özgür'ü deseydim elli bin tane soru sorardı muhtemelen.

Özür dilerim babacığım.

"Tamam, geç kalacak olursan haber ver. Tek dönecek olursan da ara, ben alırım." dediğine kafa salladım. Gözlerini kıstı. "Paran var mı?" diyerek devam etti. Var tabiki. "Yok baba, ne gezsin bende para?" dedim kendimi acındırarak. "Çocuklar evde aç bekliyor." diyerek devam ettiğimde göz devirdi. Ayağa kalkıp televizyonun yanındaki cüzdanından iki yüz lirayı bana uzattı. Neşeyle parayı alıp yanaklarını öptüm. "Allah bereket versin. Kaçtım ben."

Ayağıma postallarımı geçirip sonunda evden çıktım. Özgür ile yirmi yedi dakika önce konuşmuştuk. Sitenin bahçesine çıktığımda Özgür'ün arabasını gördüm. Eş zamanlı olarak telefonum çalmaya başladı. Telefonu açmadan arabaya yürüdüm ve hızlıca bindim. "Selam." dedim neşeyle ona dönerek. "Hoş geldin." diyerek bana doğru eğildi ve dudaklarını yanaklarıma bastırdı. Kalp atışlarım hızlanırken beceriksizce gülümsedim. "Hoş buldum." diyerek mırıldandım ve kemerimi taktım. "Çok güzel bir yere gideceğiz, umarım daha önce çıkmamışsındır." dedi Özgür heyecenla. Kaşlarım havalandı. "Nereye diye sorsam?" dedim bedenime yüklenen merakla. "Sürpriz." dediğinde gülümseyerek kafa salladım. 

Özgür arabayı çalıştırırken, gözlerim üzerinde dolandı. Benim gibi siyah kot ve postal giymişti. Siyah deri ceketinin altında beyaz bir sweatshirt gözüküyordu. Saçları her zamanki gibi dağınıktı. 

"Beyoğluna mı gidiyoruz?" dedim geçtiğimiz yollara dikkatle bakarken. "Galata'ya mı çıkacağız?" diyerek heyecanla devam ettim. Özgür gülümseyerek kafa salladı. İçimdeki heyecan büyürken, aklıma Galata kulesi ile ilgili rivayetler gelmeye başladı. 

Umarım Özgür daha önce çıkmamıştır.

Amin.

Sonunda araba durduğunda heyecanla aşağı indim. Özgür'de inip arabayı kilitledikten sonra yanıma geldi. Elimi tuttuğunda bakışlarım ona döndü. "Hadi." diyerek mırıldandı. Giriş ücretlerini ödeyip içeri girdik. Bilet parasını ödemek için ufak çaplı bir tartışma yaşamış, sonra Özgür'ün sende bana yemek ısmarlarsın demesiyle parayı onun ödemesine izin vermiştim. Asansörü beklerken hala el eleydik. "Daha önce çıkmış mıydın?" dedim merak ettiğim soruyu sorarak. Bakışları beni buldu. "Hayır." dedi gülümserken, keyifle gülümsedim. "O zaman evleneceğiz sanırım." diyerek mırıldandığımda kahkaha attı. "Roma döneminden kalma bir efsane." diyerek konuştuk aynı anda. "Önümüze bir engel de çıkmadı." dediğinde kafa salladım. Efsaneye göre Galata kulesine ilk kez beraber çıkan kadın ve erkek mutlaka evlenirmiş. İçlerinden biri daha önce çıktıysa bu tılsım bozulurmuş. Ve eğer çiftin kaderinde kavuşamamak varsa, kuleye çıkmamaları için önlerine sürekli bir engel çıkarmış. Yani Galata Kulesi, bir ömür beraber yaşamayacak çiftleri kabul etmezmiş.

KOÇWhere stories live. Discover now