2✨ Hangi Ara Bizi Uzaya Çıkardın Kız?

Start from the beginning
                                    

Başka bir gün Tan, Çağrı ve ben okuldan kaçmıştık. Okulu kırmamızın o muhteşem nedenine bakın hele! Poşetle karlı yolda kaymak. Şimdi buradaki hatamız bir tane gibi görünse de değildi. Poşetle yolda kayan biz üç akıllı bir dizi zincirleme kazaya sebep olmuştuk ama Allah'tan ölen falan olmamıştı.

Zincirleme kaza derken... Kazazedeler bizlerdik. Üçümüz kayarken birbirimize son sürat çarpınca Tan'ın kolu kırılmış, Çağrı'nı kafası yarılmış, ben de bir yerlerimin üzerine üç hafta oturamamıştım. Bundan Hatey'i çağırarak kurtulamamıştım tabii. Üstüne üstlük onu poşetle kaymaya çağırmadığımız için bir de onun azarını yemiştik.

Peki, ben niye şimdi hatalarımızı anlatıyordum? Çünkü biz her hatayı beraber yaptığımız için Rabbim bizim belamızı yine birlikte vermişti. Metal bir kutuyu andıran bir uzay gemisinin odasında olmamızın başka ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki?

"Lan Tan!" dedim duvar dibine çökmüş yeri izleyen kuzenime bakarak. O başını kaldırıp bana bakınca birden ne söyleyeceğimi unuttum. "Böyle de ne komik oluyormuş ya!" dedim gülerek. "Baksana!" Kendimi taklit eder gibi, "Lan Tan!" dedim. "Lan Tan! Tantini Tan Tan! Tantini Tan Tan! Lan Tan!"

Tan etrafa öylesine bakındı. Sonra hala gülen bana dönüp düşünceli bir şekilde dudaklarını büzdü. "Bir yerlerden içeriye Nitröz Oksit mi veriyorlar acaba?"

"O ne ki lan Tan?" dedim gülemeye devam ederek.

"Güldüren gaz," dedi. Sonra başını iki yana salladı. "Ama yok, onun salaklık gibi bir etkisi yok. Sadece güldürüyor. Salaklık bizzat sana özgü Turşu."

"Anne beş dakika daha..." diye mırıldandı Çağrı. Odadaki tek eşya olan ortadaki yatağın üzerine askerler tarafından nasıl fırlatılmışsa hala öyle yatıyordu.

"Keşke bunu orada bıraksaydık," dedi Tan. Çağrı'ya yüzünü ekşiterek baktı. "En azından odadaki salaklık ortalaması daha düşük olurdu."

"Dur dur!" dedim o an. "Ne söyleyeceğimi hatırladım."

"Kendini çok zorlamasaydın," dedi Tan. "Hiç yoktan kalan iki nöronunu da buna harcamış oldun."

"Lan sus da dinle! Hatey bize ne anlatmıştı?"

Kısa bir an düşünür gibi yaparak işaret parmağını dudağına bastırdı ve gözlerini metalik tavana çevirdi. "Babamın yumurtadan çıktığını, babamın teyzemin elbiselerini giydiğini, babamın dayıma yumruk attığını, babamın diğer dayımın kafesini yıkmaya çalıştığını..."

"Hay babanın..." diye söze girmiştim ki, "Ayıp oluyor ama!" diye sözümü kesti.

"Olmaz olmaz," diye mırıldandı Çağrı. "Gel şöyle yamacıma doğru kız!"

Tan'la ikimizin de gözleri irileşti. Tan aynı an da ayağa fırladı ve yatağın üzerindeki kuzenine okkalı bir tekme savurarak onu yataktan aşağı attı. Çağrı bir yaygara koyuverirken, "Gamsız pezevenk seni!" dedi Tan. "Bizi uzaylılar kaçırmış, adam rüya görüyor. Ulan adam rüyasında karı kız götürüyor."

Çağrı inleyerek doğruldu ve bir elini yatağa koyarak diğer eliyle gözlerini ovaladı. Önce bana, sonra Tan'a baktı. "Selamın Aleyküm mümin kardeşlerim."

"Lan bırak!" diye çıkıştı Tan. "Kalk teyemmüm meyemmüm al, geberip gidersek en azından abdestli git!"

Yapmacıktan öksürürken Çağrı gözlerini irice açtı ve sanki çıplak basılmış gibi ellerini çapraz bir şekilde omuzlarına koydu. "Nasıl iftiralar bunlar? Benim elime erkek eli bile değmedi."

"Oğlum bırakın goygoyu!" dedim ve sonunda ben de ayaklandım. "Lan kaçırıldık biz, hem de uzaylılar tarafından. Farkında mısınız?"

"Ney?" dedi Çağrı ve neredeyse zıplayarak ayağa kalktı. Gözlerini etrafta hızla dolaştırdı, sonunda yatağa baktı. Gözlerini kendine çevirdi, tekrar yatağa baktı. Ve yine kendine... Aynı şekilde kollarını göğsünde çaprak yaparak ellerini omuzlarına koydu ve çığlık attı. "Aman Allah'ım! Uzaylılar namusumu mu kirletti benim?"

DÜNYA'LIWhere stories live. Discover now