16. |AYYAŞ|

1.4K 78 100
                                    


Merhaba🖐🏽

Evet çok yanlış bir saatte aylar sonra ilk buluşma.
Her ne kadar geç olsada, bölümü sabaha bırakmak istemedim. Umarım yeni bölüm geldiğini fark edersiniz. 🤍

Yorumlarınızı deli gibi bekliyorummmm.

Keyifli Okumalar <3

| 16. AYYAŞ|

Önceki bölümden:

Kapıda Ati belirdi. Elinde kocaman bir gül buketi vardı. Herkes meraklı gözlerle bukete bakıyordu. Ati buketin arasına sıkıştırılan zarfı alıp sesli bir şekilde okudu.

"Sibil Ünkan'a."dedi olduğu gibi. Ati bir iki saniye göz ucuyla bana bakıp zarfı açtı. Genco gergin bir şekilde masanın ordan ayrılıp Ati'nin karşısına yani benim de yanıma geldi. Şüpheli gözlerle bana bakıp Ati'ye döndü.

"İçinde not var mı?" dedi ciddi bir sesle. Ati boğazını temizleyip sesli bir şekilde okudu notu.

"Dostoyevski der ki, iyi adamlar yalnızlıktan ölüyor. İyi kadınlarsa kötü adamların balkonlarından gökyüzüne bakarken. Yeni haberim oldu, çok geçmiş olsun. Gönderen, Arık Erce." Dudaklarından dökülen isimi duymayı beklemiyordum. Notta vermek istediği mesaj çok aşikardı... Ve Arık Erce tüyünü diker...

16. Ayyaş

Her geçen gün daha başka bir noktada oluyoruz. Her günümüz yeni bir olaya "merhaba" diyor. Üzgünüm bende her geçen gün daha kindar oluyorum. Mesela artık empati kurmak istemiyorum çünkü kurarsam  onu anlamaya çalışırdım vicdanım devreye girerdi her şeye rağmen kardeşini kaybetmiş derdim, kendimi onun yerine koyardım. Onu anlamak istemiyorum... çünkü o da beni anlamadı azda olsa için işine vicdanını dahil etmedi. Duyguları yoktu. Galiba o oluyorum. Daha öncede dediğim gibi insan herşeye alışıyor!

Şimdi yine o keskin bakışları üzerimde, nefreti her daim gözlerinde.

İnsan hiç suçu olmayan birine bu kadar yoğun öfke hisseder mi? O hissediyordu!

Çiçekleri Ati'nin elinden alıp bana doğru döndü. Gül buketini havaya kaldırıp,

"Sence kimden cesaret alıpta bunu yolladı?" bu cevabını almak için sorduğu bir soru değildi, daha çok kendine soruyor gibiydi. Ona bakmaya devam ettim.

"Acaba senin davette ki o samimi hallerinden mi?" Bu adam artık ne yapacağını şaşırmıştı. Heralde her gece ne olursa olsun herşeyin sebebi Sibil diye kafasında kodluyordu.

"Kesin ondandır. Gel istersen boğazıma yapış." dedim gözlerinin içine bakarak. Sinirle havada tuttuğu çiçeği yere fırlattı. Hızını alamayıp yandaki vazoyu da elinin tersiyle fırlattı. Fayansa düşen vazo gürültülü bir şekilde tuzla buz oldu. Sinirleniyordu. Sinir her daim kanındaydı.

"Sibil şunu yapma!" tam olarak ne zoruna gidiyordu? Beni boğması mı? Yüzüne vurmam mı?

"Boğarken gayet zevk alıyor gibiydin yüzüne söyleyince neden rahatsız oluyorsun. Yine zevk alsana!" dememle kolumu tutup beni merdivenlere doğru çekiştirdi. Sinirle kolumu ondan çektim o da bıraktı. O önde ben arkada üst kata çıktık. Odanın kapısını açıp eliyle içeriye girmem için yön gösterdi. Ayaklarımı vura vura önünden geçip içeriye girdim. Kapıyı kapatıp çatık kaşlarıyla bana döndü.

KURŞUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin