22. Tanıdı Tenim Ellerini

En başından başla
                                    

Şafak alt dudağını ısırdı. Gerilmişti.  Gökhan'ı bunaltmıştı. Korktuğu başına mı geliyordu...

Alt dudağını dişleri arasına alıp ezmeye başladı.  Elini sıkarken otomatikman Gökhan'ın elini de sıkmıştı kumral.

Gökhan, Şafak'ın şu anki gidişini iyi bulmuyordu.  "Ne düşünüyorsun?" dedi endişeyle. Bir şeyleri düzeltirken kumralı yine bir çıkamaza sokarsa deli olurdu.

Şafak duyduğu soru ile gözleri doldu ve  gözyaşları yanaklarından süzüldü.  Gökhan elini Şafak'ın elinden çektiği sırada kumral paniklamişti boş eli ile. Ağlaması şiddetli hal alırken Gökhan ne yapacağını bilemedi. Karşısındaki sevgilisi sanki beş yaşındaki bir çocuk gibi  ağlıyordu. 

Ellerini kaldırıp Şafak'ın yanaklarına yasladı. Eğik olan  yüzünü kaldırıp kendine bakmasını sağladı. "Şafak ne düşündün yine? " dedi.

Şafak çok şey demek istiyordu ama ağzından sadece, "Ne olur beni bırakma." dedi ve nefesini içine çekti.

Gökhan inanmayan gözlerle ona baktı. Dediklerinden bunu mu anlamıştı yani?  "Şafak..." dedi umutsuzca. Ne yapacağını, nasıl  hareket edeceğini bilemiyordu artık.

Kısa süre önce sevgili olmuşlardı. Bu kısa sürede Gökhan'ın eli ayağı birbirine dolaşmıştı adeta. Şafak'ın değişen ruh halleri, paranoyak düşünceleri, kontrole aldığı eylemleri... Kısılmış hissediyordu. Ağzından çıkan kelimeleri özenerek seçmeye çalışıyordu aman yanlış anlamasın, farklı yerlere çekmesin diye. Aksi taktirde onu bırakacağını düşünüp duruyordu. Şimdi olduğu gibi. 'NE ALAKA!' diye bağırmak istiyordı.

Ellerini Şafak'ın yüzünden çekmeyip ona yaklaştı ve alınlarını birleştirdi. 'Ne yapacağım seninle?' demek istiyordu fakat bunu demesi Şafak'ın artan ağlaması demekti. 

Yanaklarını okşarak mırıldandı.  "Bırakmak aklımın ucuna dâhi gelmedi." dedi Gökhan ve yorgun gözlerini ona dikti. Bu konuda deneyimsizdi sarışın ve nasıl davranacağını kesinlikle bilmiyordu.  Şafak'ı gerçekten çok seviyordu ama ona iyi gelmediğini de görüyordu.

Alınlarını ayırdı. Şafak'ın gözyaşlarını silip ellerini çekti. "Bunu anlatmaya çalışıyorum işte. Ben sana sorununu anlatıyorum.  Çözümlemek yerine başka bir şey türettin, neden bırakayım seni Allah aşkına Şafak?" dedi dayanamayak.

"Okulda söylediklerin, şimdi ki tepkilerin Şafak gram bana güvenmiyorsun.  Kişisel olarak algılamıyorum.  Sen kimseye güvenmiyorsun. Ertuğrul ve Özgür sana o kadar çok fedakârlık yapmasına rağmen kalkıp beni sevmiyorlar, dikkate almıyorlar ya da ne bileyim değer vermiyorlar diyorsun. Söz konusu sen olunca ikisi de aklını yitiriyor.  Bana da ayısını yaptın. Grupta en çok sana değer verip, her dediğini yapmaya çalışmama rağmen kalkıp değer vermiyorsun dedin."  Sinirden hızlı nefes alıp verdi, zayıf olan bedeni izlerken unuttuğu asıl sorun  gözlerinin önüne serildi. "Şu haline bak Şafak, sorun yok diyorsun, ulan kemiklerin sayılıyor!"

Şafak'ın korku dolu bakışları tahammül sınırlarını aşmıştı Gökhan'ın. Belki de şu an yaptığı yanlıştı. Üstüne gitmesi kötü sonuçlar doğurabilirdi ama sarışında ne yaptığını bilmiyordu. Sadece onu sevdiğini bırakmayacağını anlamasını, hasta olduğunu göstermek istiyordu.

"Mükemmelliyeti elde etmeye çalışıyorsun, hataya yer vermiyorsun. neyin mükemmelliği için uğraşıyorsun bilmiyorum. Bir hata yaptın diye seni hayatımızdan çıkarmayız,  aykırı insan olmazsın Şafak. Hata yaparak olgulaşan varlıklarız, o kadar mükemmelliyetçi davranıyorsun ki olgunlaşmaya izin vermiyorsun, hâlâ çocuk gibisin.  Hata yapmaktan, rezil olmaktan o kadar korkuyorsun ki yerinde sayıyorsun. Aynı dairenin içimde yürüyorsun. Bunca yıl sana hayran olan bakışlarımı görmeden, senden uzaklaşacağım korkusu ile sustun Şafak, ne oldu peki? Değdi mi, aşkın karışıksız kaldı mı? Hiç cesaretin yok, içine attığın sorunları takıntılarla öteliyorsun ve artık bu hastalık boyutuna geldi, anla artık."

Hiç Tanımaz Tenim Ellerini Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin