24.Bölüm 🌸

737 75 33
                                    

İyi okumalar 🌸

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Toprak
Ablamla birlikte hızla hastaneden içeri girdik. Damla ablanın söylediği kadarıyla, Yağmur'u ameliyata almışlardı. Ameliyathanenin önünde Damla abla ve babası vardı. Damla abla duvara dayanıp yere çökmüş ağlıyordu. Babası da ağlıyordu. O adamı görünce, yumruklayıp dövme isteğim baş göstermeye başlamıştı.

"Yağmur'un durumu nasıl?" diye sordum hâlâ ağlarken. Damla abla hemen kalkıp bana doğru gelip sarıldı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Bir yandan saçlarını okşarken, bir yandan ben de ağlıyordum.

"Toprak... Yağmur ilaç içmiş. Bir sürü ilaç içmiş." dedi titrek sesiyle. Gözüm babasına kaydığında, Damla abladan yavaşça ayrıldım. Ablam, Damla ablaya destek olmak için koluna girdi.

"Gel güzelim. Elini yüzünü yıkayalım biraz açılırsın." diyerek uzaklaştırdı. Ben de öfkeyle, kapının oradaki adama bakarken konuştum.

"Mutlu musun Salim bey, çıkardığın işten?! Bak! Bak görüyor musun sizin saçma sapan düşünceleriniz bizi ne hale getirdi?! Bu kadar mı kötü oğlunun bir erkeği sevmesi?" dedim ve duraksadım. Duvara yaslandı, kendini yere bıraktı.

"Ben böyle bir şey olacağını bilmiyordum. O benim tek oğlum. Kılına zarar gelsin ister miydim? İstediğim güzel bir aile kurmasıydı." dedi ağlayarak.

"Senin istediğin aile kurması falan değildi. Senin istediğin, oğlunun hayatına yön vermekti. Tek düşündüğün buydu. Sen de aynı babam gibisin. Sadece kendi itibarınızı düşünüyorsunuz." dedim. Gözlerimi silip devam ettim. "Yağmur buradan çıkınca, onu asla senin vicdanına bırakmayacağım. Duydun mu? Sen onu haketmiyorsun." dedim ve duvara yaslandım. Ne o bir şey dedi daha sonra, ne ben.

Bir süre sonra, koridordan ayak sesleri duyunca sağıma doğru baktım. Annemle babam geliyordu. Başımı hemen öne çevirdim. Babam, Salim'in yanına gidince ayağa kalktı.

"Geçmiş olsun Salim. Çok üzüldüm. Çok geçmiş olsun." deyip sarıldı arkadaşına. Adam da babama sıkıca sarılıp ağlamaya devam etti.

"Benim yüzümden. Oğlum benim yüzümden canına kıydı." diyerek ağladı babama sarılırken. En azından bunun bilincindeydi.

"Tek suçlu sen değilsin Salim. Bizim de payımız var. Bizim yüzümüzden oldu bu. Umarım sağ salim çıkar ameliyattan." dedi babam da. Akılları başlarına geliyordu. Ama keşke bu olayın yaşanmasına gerek kalmasaydı bunun için.

Ben kendi ailemin yüzüne bile bakmadan, bir kenarda Yağmur'dan haber beklerken, ablamla Damla abla geldiler yanıma. Onlar da tepkiliydi ailelerimize. Damla abla, ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı. Cebinden bir zarf çıkarıp bana uzattı.

"Bu senin Toprak. Yağmur sana yazmış. Zarfın üstünde senin adın yazıyor." dedi. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı yeniden. Yağmur geride bir intihar mektubu bırakmıştı. Yutkunarak aldım mektubu. Yavaş adımlarla, yanlarından uzaklaştım. İlerideki sandalyelerden birine oturdum ve derin nefesler aldım. Yağmur bana neler yazmıştı çok merak ediyordum.

Titreyen ellerimle, zarfı açtım. İçinden beyaz kağıdı çıkardım ve okumaya başladım mektubu.

'Toprak... Sevdiğim... Sana bu kelimeyi gözlerinin içine bakarak söylemeyi çok isterdim. Ama nasip olmadı ne yazık ki. Bizden nefret eden, bizim yok olmamızı isteyen insanlar buna izin vermediler. Neyse, bunlar muhtemelen sana son sözlerim olduğu için, can sıkıcı şeylerden bahsetmeyeceğim.

Seni ilk gördüğüm andan bahsedeyim mi? Çünkü sen bunu bilmiyorsun. Ama ben dün gibi hatırlıyorum. Belki bana kızacaksın Toprak ama ben Tuğba'nın benimle çıkarken, seninle de çıktığını biliyordum. Sonradan öğrendim ben de ama ses çıkarmadım buna çünkü seni seviyordum ve seninle bir şekilde iletişime geçmeliydim.

Bu iyi bir şekilde olmadı ama seninle yakınlaşmamı sağladı. Sana günden güne bağlandığımı bile farketmedim. Senin benden hoşlandığını söylediğin gece var ya, yani dün gece, ben çoktan aşık olmuştum aslında sana. Bunları sana söylemediğim, sakladığım için kızma. Zaten söyleyecektim ama bu şekilde değildi aslında. İleride bunları hatırlayıp gülüp geçecektik. Bu artık mümkün değil.

Toprak senden son bir isteğim var. Benden sonra kalbini kapatmanı istemiyorum. Sevilmeyi hakeden çok insan var. Sen de onlardan birisin. Daha fazlasını yazmaya elim varmıyor ama sen anlıyorsun beni değil mi?

Toprak çok çaresizim biliyor musun? Bunu yapmak zorundayım. Annem de yok. Olsaydı, muhtemelen o da istemezdi beni. Sen kızmazsın ama bana. Bunu neden yaptığımı anlarsın. Anlarsın değil mi Toprak? Neyse, artık vakit geldi...

Seni çok seviyorum sevgilim. Kendine iyi bak. Çok üzülme tamam mı? Ben her daim yanında olacağım.'

Yağmur

Mektubu, göz yaşları içinde okudum. Bazı yerlere mürekkep bulaşmıştı. Sanırım Yağmur da ağlamıştı bu satırları yazarken. Okurken biraz da şaşırmıştım çünkü beni önceden sevdiğini yazıyordu mektupta. Tuğba'yla olanlardan da haberdar olduğunu da yazmıştı. Uyandığında hiç kızmayacaktım. Hatta teşekkür bile edecektim. O olmasaydı, muhtemelen yalan sevgilerle oyalayacaktım kendimi.

Mektubu burnuma götürüp kokusunu içime çektim hasretle. Yağmur gibi kokuyordu. Kokusu sinmişti mektuba. Birkaç kez öptüm Yağmur'un kokusunu. Daha sonra, kalbime bastırdım mektubu. Orada saklamak istiyordum Yağmur'un kokusunu. Ben orada çaresizce ağlarken, annem geldi yanıma. Bir şey demeden oturdu. Bir süre hiçbir şey demedi. Tam yanından kalkmayı düşünüyorken konuşmaya başladı.

"Acını anlıyorum oğlum. Sevdiğin insanı kaybetme korkusunu çok iyi biliyorum." dedi. Alaylı, umursamaz bir gülüş sundum anneme. Neşeden tamamen uzak bir gülüştü.

"Anlayamazsın. Yağmur benim ilk aşkım. Hayatımın tamamı o. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum. Siz sadece yargılamayı bilirsiniz. Anlamadan dinlemeden yargılarsınız." dediğim sırada, babam da gelmişti yanımıza. Bense içimden geçenleri söylemeye devam ediyordum. "Sevmeyi bilmiyorsunuz. Para hırsı, itibar o kadar çok gözünüzü bürümüş ki, Yağmur'la aramızda olan şeyin, cinsellikten uzak olduğunu, aşk olduğunu anlamıyorsunuz." dedim sakince, gözlerimden yaşlar süzülürken. "Yağmur'a bir şey olursa, nasıl devam edeceksiniz hayatlarınıza? Sebep olduğunuz durum, yakasını bırakacak mı vicdanınızın?" dediğim sırada babam söze girdi bu kez.

"Oğlum acın çok büyük biliyorum. Ben böyle olacağını bilmiyordum. Bilsem yapar mıydım bunları? Ben sizin birbirinizi, canınızı hiçe sayacak kadar sevdiğinizi bilsem, karşı çıkar mıydım?" dedi. Buruk bir gülümseme takındım ve ayağa kalktım yorgun bir şekilde. Yüzümdeki buruk gülümsemeyle babama baktım ve cevap verdim.

"Yapardın. İtibarın, her şeyden önemli çünkü senin için." dedim ve anneme baktım. O da ayaklanmıştı. "En çok da sana kırıldım anne. Annem beni anlar diyordum. Anlamadın..." dedim son cümlede, gözümden de yaşlar süzülmeye başladı yine. Annemin de ağladığını fark ettim.

"Oğlum... Çok üzgünüm. Affet beni. Seni anlamam gerekiyordu. Ne olur affet?" dedi. Başımı olumsuz anlamda salladım yavaşça.

"Yapamam. Yağmur içeride sizin yüzünüzden yatıyor. Sizi affedemem. Acım büyük. Ama öfkem de en az acım kadar büyük." dedim ve yanlarından uzaklaşıp, ablamla Damla ablanın yanına gittim. Hayatımızı çalan insanlarla daha fazla muhatap olmak istemiyordum.

Toprak çok haklısın annem

Yorumlarınızı bekliyorum

Sizleri seviyorum 💙

KALBİM SENİN (BxB)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant