4. BÖLÜM İngiltere

454 46 55
                                    

4. BÖLÜM İNGİLTERE

Yarım saattir herşeyi toparlarken telefon aramalarım ve kapı zili eşlik ediyordu bana ama ben ikisini de umursamadım, daha doğrusu umursamamayı tercih ettim kimsenin beni teselli edecek cümlelerini duymak istemiyordum. Bunun düşüncesi bile beni yoruyordu tüm kıyafetlerimi ve diğer gerekli eşyalarımı toparlamak saatlerimi almıştı, bol bol düşünme fırsatı yakalamıştım bu arada kendimi, geçmişi, annemi, bizi... Geçmişte kalan bir aşk hikâyesi bizim tam ortamıza aramıza düşmüştü ela gözleri ile şimdi bu aşkın gerçekliği, ve kendi aşkımın gerçekliği savaşıyordu hangisi kazanacaktı bilmiyordum ama kazanan bir tarafın olmasını istedim mi onu da bilmiyordum gerçi. Tüm valizlerimi salon ile bitişik küçük koridora çıkardığım da derin bir iç çektim telefon aramaları hâlâ devam ediyordu, ve ben buna gözlerimi devirmekten başka bir şey yapamadım sanki annemin gelişi ile şoka girmiştim bu şok bende saniyeler içerisin de herşeyi umursamaz bir insan yapmış gibiydi kafamın içerisin de konuşan kendi sesim kapımın hemen önünden gelen ses ile aniden kesildi.

" Hicran aç kapıyı lütfen kızım konuşalım sana herşeyi anlatayım "

Sesi benim özlemim ile 4 sene boyunca yanmaya devam ettiğim evimin içerisin de yankılandı ve ben yine bedenimin yıkılmaması için, kendimi en yakınımda kalan duvara attım yutkundum boğazımı sıkan binlerce tele rağmen yutkundum. Onun o kızım kelimesini duymak beni resmen boğuyordu beni resmen öldürüyordu derin derin nefes almamı sağlıyordu, o tek bir basit kelime benim dudaklarımı yıllardır yakan anne kelimesi gibi o kızım kelimesi de boğuyordu. Gözlerimi kapattım kapattığım da ise sessizce döküldü yanaklarımdan gözyaşları hissettim, bunların tüm bir rüya olmasını istedim yine o ela gözlü adamın yanın da uyurken rüya görmek istedim böyle olsun istedim. Ama olmuyordu yıllardır özlemi içimi kemiren kadının sesi gerçekti ve benim evimin içerisine doluyordu, benim annem beni aşkı uğruna terk eden annem gerçekti ve benim bir adım uzağım da ismimi sayıklıyordu bunların hepsi gerçekti. Ama bunların hepsi ne kadar gerçek ise ben delirmeye o kadar yaklaşıyordum mezuniyet günüm de başıma neler geldiğini düşünüyordum, hayatımda ki en büyük görülmeyen buz dağı açığa çıkmıştı bayağı sert çarptım açığa çıktığın da o dağ aslında. Ve şimdi ona çarpmanın verdiği sersemlik ile öylece ortada geziniyordum olanlara karşı ne tepki vereceğimi, hangi duyguyu yaşayacağımı bilmeden öylece gitmek için hazırlık yapıyordum. Sahi ben ne yapıyordum? Tüm bu gerçekleri ardım da bırakarak nereye gitmeye çabalıyordum, gitsem bile ne zamana kadar kaçacaktım sanki? Gerçekler benim gerçeklerim buydu ve ben bu gerçekleri kabullenmek yerine ardıma bile bakmadan gitmek için hazırlık yapıyordum. Derin, derin herşeyin farkına vararak nefes almaya başladığım da bedenimi yavaşça soğuk zeminin üzerine bıraktım, benim annem gelmişti ve ben bir kere bile onun kokusunu ciğerlerime çekemedim. Aramız da binlerce kalp kırıklığından oluşan camdan bir köprü vardı sanki anneme kavuşmak için o yakınım da görülen ama, bana çok uzak köprüyü geçmem gerekliydi o köprü nefret, sinir, kalp kırıklığı ve o küçük kız çocuğunun yarattığı köprüydü kalbimde. Ve ben o köprüye adım attığım an kırık cam parçalarından ayaklarım kesiliyor, ve bunun acısı ve yarası kalbime kadar uzanıyordu. Yıllar önce ki kelimelerim kendi düşüncelerime duvar gibi engel olduğun da hicran dudaklarıma parmak uçlarım yavaşça dokundu, şimdi ben kendim ile çelişiyordum yıllar önce ki hicran şimdi ki düşüncelerim ile büyük bir ikileme düştü. Ben gitsem bile tüm bu gerçekler burada kalmayacaktı ki benimle birlikte gelecekti nereye gidersem gideyim, nereye kaçarsam kaçayım, tüm bu gerçekler ve acılar beraberimde gelecekti biliyordum. Benim tüm bunlarla yüzleşerek gitmem lazımdı ancak bu sorunlarla yüzleştiğim de ardımda, gerçekten ardımda bırakmış olacaktım. Artık kaçmanın saklanmanın, bi çaresi yoktu ben normal bir yetişkin insan gibi hayatımı alt üst eden insanları veya sorunları karşıma alarak yüzleşmek ve konuşmak zorundaydım. Yurt dışında bu sorunları düşünerek kafayı yeme raddesine gelmek istemiyordum gittiğim yerde huzur istiyordum, sakinlik istiyordum, sessizlik istiyordum kendim ile baş başa kalarak kendimi dinlemek istiyordum. Bu acıları düşünmek değil. Derin bir nefes bıraktığım da küçük salonuma karıştı verdiğim yorgunluk nefesi yutkunduğum da, kapının ardın da kalan hasreti ile yanıp kül olduğum annemin sesi geldi kulaklarıma, parmak uçlarım kapının kulpunda titreyerek durdu.

GÖMÜLÜR 2Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang