13. BÖLÜM Atkı

257 31 6
                                    

Yürüdüm o gerçekleri duymak ağır gelmişti bedenime bir kaç beden büyük gelmişti üzerime uzaklaştım daha fazla bunların altında, ezilmemek için uzaklaştım yürüdüm nereye gittiğimden habersiz öylece yürüdüm. Güneş batmıştı kendini karanlığa zorla bırakıyorken boğazımda ki yanma hissi ile yürümeye devam ediyordum bütün yaşanılan olaylar, herşey aklımdan ve gözlerimden geçiyordu bilseydim eğer böyle bir son olacağını ona asla yaklaşmazdım bile. Keşke benden kaçtığı günler peşinden gitmeseydim keşke beklemeseydim benim yüzümden öldü bu sırrı açığa ben gelişim ile verdim, onun kaçtığı şey ben değil o sır ve ölümdü. Sonunda da o kaçtığı sır önce açığa çıktı sonra ise peşinden gelen ölüm geldi ve onu buldu hem de gözlerim önün de, adımlarım turuncu kısa saçlarımı rüzgâra karıştıran ve dans ettiren denizin dalgalarının dibin de durduğun da onu hatırlattı deniz bana. Tanışmamızın daha yeni yeni olduğu zamanlar bana o Davy Jones efsanesinden bahsetmişti onun şarkısından cümleler okumuştu, ve ben o zaman ki aptallık ile anlamadım hiç bir şey anlamadım izledim kıyıya vuran dalgalar gibi ona olan özlemim deniz oldu taştı gözlerimden, gözlerimden taşarken bu koca özlemin kıyısına vurdu o şarkı...

Soğuk ve zalim dalgalar gibi bana hiç geri dönecek misin? Sesimi duy ve gelgitle şarkı söyle aşkım asla ölmeyecek...

Son şarkı sözüne onun sesi eşlik ettiğin de avuç içimi kalbime bastırdım.

Dalgaların üzerin de ve mavinin derinliklerin de senin için kalbimden vazgeçeceğim...

Şarkının ortasında yükselen dram ve öfke gibi öyle şiddetle yükseldi gözyaşları yanaklarımdan kalbim hatırladığım anı ile bin parçaya ayrıldı, her parçası benim denizcimin gemisini sürdüğü denize dağıldı adeta ve ben şarkı da geçtiği gibi 10 uzun yıl boyunca tek bir gün geçirebilmek için onu bekler gibi bekledim sahilin kıyısında. Ama ne benim limanım vardı onu getirecek ne de onun gemisi o sonsuza dek tıpkı o efsanenin sonunda olduğu gibi, kendini denize bıraktı onu asla oradan, koparıp getiremezdim yanıma bu yüzden o gelemiyordu ben ona gitmeliydim. Denize onun dediği maviliğin altına ben de girmeliydim o orada beni bekliyordu çünkü biliyordum yıllar önce dediği gibi, mavinin derinliklerin de ve dalgaların üzerin de senin için kalbimden vazgeçeceğim. Adımladım şiddetle kıyıya vuran dalgalara doğru yürüdüm o bana gelmiyorsa ben ona gidecektim korkmadım kirpiklerim yoktu, sevdiğim saçlarım yoktu siyah saçlarım kısaydı ve gözlerim yaşlı bu yüzden korkum yoktu ona gitme korkum yoktu bu sefer. Bizi ayıracak kimse yoktu orada biliyordum bu yüzden hiç korkmadım adımladım uçsuz bucaksız soğuk denize, o bir denizdi bende boğulmak isteyen çaresiz bir kadın bu yüzden kendimi onun kollarına yavaşça bıraktım. Onun avuçlarındaydım sanki tenime değen soğuk su bile işlemedi vücuduma çünkü hasretin son demleri ile yanıyordum, yanarken kendimi ona bıraktım mavinin derinliğine bedenimi ve yüzümü serbest bıraktım battım batıyordum önce tenimde ki yangın geçti. Sonra ise aldığım nefes işkence gibi gelirken oksijen kesildi kendimi yavaş yavaş öldürdüğümün farkındaydım, ama intihar benim için zor değildi kaybedecek bir şeyim yoktu beni ardımda bekleyen birileri yoktu geleceğim yoktu. Ben yoktum ben zaten yoktum ki bu yüzden korkmadım kendimi bu denizde boğarken korkmadım bu adeta bir ödüldü yaşamıma son verme cesaretim, adeta bir cennetti bana korkmadım ellerim ve bedenim soğuk suyun dibini boylarken korkmadım yalnızca gözlerimi kapattım onun yaptığı gibi mavinin derinliklerin de kalbimi bırakırken sadece gözlerimi kapattım. Ölmek boşlukta sadece süzülmek gibi hissetmek miydi? Hissi bu muydu yani sadece boşluk ve süzülmek düşüncelerim ne kadar suyun dibine batarsam, buhar oluyor ve kayboluyor gibiydi sanki bu his o kadar iyi gelmişti ki iyileşiyordum öldükçe iyileşiyordum sanki. Baktıkça nefes alıyordum tam tersine gözlerim acımadı artık gözyaşları yoktu, acı yoktu, düşünce yoktu daha fazla ölüm yoktu kulaklarımı bile tıkayan su sesinin altına ulaştı ismimin haykırışı.

GÖMÜLÜR 2Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα