"Şimdi ne yapacaksın salak kardeşim?" dedi ablam gülmesi durunca. Bu mesele yüzünden sürekli benimle dalga geçiyorlardı. Ne yani, herkes yapabilirdi bunu. Çocuktum sonuçta! "Bilsem size anlatmam herhalde." diyerek göz devirdim. "Aklım çalışmıyor."

"Yarın cumartesi." dedi Efe abim sakince. Ablamdan daha çok seviyordum onu bazen. Düğünde erkek tarafı olacaktım zaten. Canım abim... "Sabah erkenden Bursa'ya git. Dolaş bizimkilerle, eğlenin." diyerek devam ettim Efe abim. Ablam kafa sallayarak onayladı onu. Daha sonra devam etti, "Geldiğinde ve Özgür ile karşı karşıya kaldığında ona karşı daha açık olursun. Artık saklayacağın ya da çekineceğin bir şey yok sonuçta."

Usulca kafa salladım. Haklılardı. "Derslerin konusunda endişelenme, halledersin sen. Yardım ederiz bizde." dedi Efe abim ciddi bir şekilde. "Hayatından memnun değilsen, hayatını istediğin gibi yapmak senin elinde abiciğim. Seni bir şeylere ağlarken görmek istemiyoruz artık ya da üzülürken. Sen bu değilsin." 

"Değiştin evet, büyüyorsun çünkü. Ama kendine gelir misin biraz? Arsızdır benim kardeşim. Utanmaz, çekinmez. Saklamaz, saklanmaz." dedi ablam ciddiyetle. İçime gaz dünyayı kurtaracakmışım gibi dolarken, kurtarmaya İstanbul'dan başlayacakmışım gibi hissediyordum. Ayağa kalktım ve ikisinin ortasına geçip sımsıkı sarıldım. "Sizi arada seviyorum." dedim gülümseyerek. "Allah razı olsun." dedi ablam göz devirerek. Efe abim bu halimize gülerken ablam telefonumu uzattı. "Telefonunu aç ve sana attığım fotoğrafı storiye at." dediğinde kafa salladım. Oturup telefonumu açarken, onlar düğün hakkında konuşmaya başlamışlardı. 

Kartal, benim ve takımdaki tanıştığım herkesin, Özgür dışında, olduğu bir grup açmıştı. Ona sonra dönmeye karar vererek ablamın attığı fotoğrafa baktım. Üzerimde pijama takımım vardı. Altı tozpembe olan pijamamın üzerinde çilek baskıları varı. Üzeri ise beyaz bir sweatshirti ve ortasında kocaman bir çilek vardı. Kafamda kapüşonumu geçirmiştim. Dizimi kendime çekmiş, çenemi dizime yaslamış ve yanımdaki Efe abiye bakıyordum. Efe abide bana bakıyor ve bir şeyler anlattığı belli oluyordu. Efe abimi ve ablamı etiketliyerek fotoğrafı storiye attım. Ardından Kartal'ın açtığı gruba girdim. Hepsi Özgür'ün şokundan bahsediyordu. Sudan çıkmış balık gibi, demişti Cenk abi. Yüzümde bir gülümseme oluştu. 

Onlara kısaca Özgür'ün onlara anlatacağını söyledim. Telefonumun ekranında Kartal'ın araması belirdi. Yerimden kalktım ve odama geçtim. Telefonu açıp kulağıma tuttum. "Kızım ne oldu? Maç için otele geldik. Özgür sürekli dalıp gidiyor. Bir şaşırıyor, bir gülüyor. Bir kendine kızıyor. Delirdi sanırım." dediğinde kıkırdadım. Derin bir nefes aldım. "Söyleyeceğim ama sen bana önce şu mankene kadın ve Elif meselesini anlat." dedim ciddi sesimle. "Kıskandın mı sen." diyerek kıkırdadı Kartal. Soru gibi sormamamıştı, biliyordu çünkü kıskandığımı. "Kartal..." diyerek adını uzattım uyarı niteliğinde. Yeniden güldü. "Tamam anlatıyorum. Bak şimdi biz kafede yemek yiyorduk. Bu kadın geldi pat diye masamıza oturdu. İşte ben sizi çok seviyorum falan. Fotoğraf çekilelim dedi. Özgür'ün elini beline kattı. Biz şok. Telefonu bana uzattı, bizimki elini çekti ama kadın yeniden kattı. Bende o arada fotoğraflarını çekmiş bulunuyordum. Özgür'de ayıp olmasın diye gülüyordu. Sonra geldi benim yanıma oturdu. Böyle öpüyor falan beni. Ödüm koptu yatağa atacak diye. Elinden zor kurtulduk." diyerek cümlelerini sonlandırdığında gözlerim kocaman açılmıştı. "Şaka mı?" dedim saf bir şaşkınlıkla. "Keşke olsa. Hepsini paylaşmış birde, sanki kırk yıllık arkadaşız. Özgür'de ayıp olmasın diye bir tanesini attı kendi storisine." 

"Elif peki?" dedim onu düşünmeyi sonraya erteleyerek. "Bak bu kız Özgür'ün sizin okula gelmesi meselesi açılınca mesaj atmıştı. İlk mesajında Özgür'ün telefonu benim elimdeydi hatta." diyerek anlatmaya başlayan Kartal resmen dedikodu moduna girmişti. "Kız ful basketbol hakkında sorular sordu. Bir takımda oynamak istediğini falan söyledi. Özgür'de yardım etti. Bizimki benim yan çarım gibi gözükür ama saf salak bir şeydir." diyerek güldü. Elimde olmadan kıkırdadım. Kartal Pinhan ile Özgür Çalhan'ın dedikodusunu yapıyordum resmen. "Zaten bir süre sonra da Özgür cevap vermemeye başladı. Sen Rize'ye gittiğinde de bu kız bunun yanına gelmiş, işte bende geleyim hem size yardım ederim hem de antrenmandan yararlanırım diye. Özgür'de kabul etmiş. Mal işte ne beklersin? Cenk abileri 'Vera üzülmez değil mi?' diyerek darlıyordu hatta. Sergen Hocama bile sordu gerizekalı. Adam konuyu bilmediği için şok tabi." dediğinde kıkırdadım. Şapşal mıydı bu çocuk?

KOÇWhere stories live. Discover now