1.Bölüm | İlk Aşama

9.2K 188 89
                                    

Sevgili okuyucularım hikayeye başlamadan şunu belirtmek istiyorum ki bildiğimiz üzere Poseidon, Yunan Mitolojisindeki bir tanrıdır. Benim hikayemde başrol o olacaktır ama sizin Yunan Mitolojisine pek hakim olmanıza gerek yok. Bilmeniz gereken şeyleri ben aşağıya yazacağım. Hikayemi okumak için bunları bilmeniz yeterlidir:

-Posedion: Denizlerin tanrısı, Depremlerin tanrısı ve atların yaratıcısıdır. Üç baş tanrıdan bir tanesidir. Üç baş tanrıdan biri olduğu için Yunan Mitolojisindeki en güçlü karakterlerden biridir.

-Posedion: Hırs ve gücü temsil etmektedir. Üç dişli yabasıyla bilinen Posedion bu yabasını yere vurarak depremleri yaratma, denizleri allak bullak eder, aynı zamanda karaları sarsma gücüne sahiptir.

-Posedion: Deniz dibi tanrıçası Amphitrite ile evlidir ama herkesin bildiği gibi Yunan Mitolojisindeki tanrıların çoğu eşlerine hiçbir şekilde sadık değiller. Bunun başında Poseidon ve Zeus geliyor.

-Poseidon: İstediği gibi kılık değiştirebilir. Bunu sadece söylemesi yeterlidir.

Bunları bilmeniz yetecek hatta artacaktır. İyi okumalar, bol bol yorum yaparsanız çook sevinirim. <3





Genç kadın, kulağındaki kulaklıkları yavaşça çıkardı. Kulaklıklarını çıkardıktan sonra en sevdiği seslerden biri kulağına ilişti. Okyanusun sesiyle gözlerini kapattı. Okyanus, onu her zaman rahatlatmış, genç kadına hep en güzel anılarını anımsatmıştı. Çocukluğundan beri ne zaman üzgün olsa, ne zaman rahatlamak istese, ne zaman mutlu olsa deniz kenarına giderdi.

Gözlerini birkaç saniye sonra açtı, denize girmek istediği için üzerindeki tişörtü çıkarmaya başlamıştı ki kulağına gelen tanıdık sesle durdu.

''Programımıza uymak için şehir dışına geliyoruz. Ben de seni her zamanki gibi yine deniz kenarında buluyorum.''

Dilara, tanıdık sesin sahibini çok iyi tanıyordu. Bu ses başrolü paylaştığı arkadaşına aitti. Arkasına, arkadaşına doğru döndü. Bu şehre tiyatro gösterileri için gelmişlerdi. Çalıştıkları tiyatro kurumu onlara birkaç saat boş zaman vermişti. Dilara da bu boş zamanı denize girerek geçirmek istemişti. Parmaklarını, ince tişörtünden çekerek arkadaşına baktı.

''Boş zamanımız olduğunu sanıyordum.''

Karşısındaki adam duyduğu cümleyle omuzlarını silkti. Bu bir çeşit 'vardı ama artık yok' demek oluyordu.

''Kurum, boş zamanımızda birini görmemizi istedi. Tiyatro oyunumuzu şehir dışına açan kişiyle tanışmamız, onunla birazcık vakit geçirmemiz isteniyor.''

Dilara, işittiği cümlelerle hafifçe iç çekti. Kendini bildi bileli tiyatrocu olmak istemişti. Bugüne kadar önüne çıkan tüm rolleri kabul etmişti. İşin kalitesine değil, rolün değerine bakmıyordu. Sadece bu işi sevdiği için yapıyordu. Bunun yanında tabii ki hep yaptığı oyunculukta daha da ileriye gitmek, daha başarılı olmak istiyordu. Bu zamana kadar hiçbir rolü bu kadar önemli olmamıştı. Her zaman yaşadığı ülkenin dört bir yanında tiyatro gösterileri sergilemek istemişti. Bunu en sonunda birazdan tanışacağı adam sayesinde gerçekleştirmişti. Bu yüzden bu adamla gerçekten tanışmak, ona teşekkür etmek istiyordu.

Bir yanı deli gibi koşup, denize atlamak istese de bunu bir süreliğine ertelemek zorunda kalacaktı.

''Gidip tanışalım, teşekkürümüzü edelim. Ne de olsa şehir dışında açılmamızı o sağladı.''

*

Tolga, arabayı verilen adresin kenarına çekti. Yanında oturan genç kadın arabanın camından dışarıyı incelemeye başladı. Ardından yanındaki arkadaşına yüzündeki hafif tebessümle döndü.

Posedion'un Dileği Where stories live. Discover now