"Sevdiğin biri var mı Taehyung?"

"Neden soruyorsun?"

"Buradan gittikten sonra neler yaptığını merak ediyorum"

"Benim için gayet klasik bir hayatım var. Buradan çıkıyorum ve yemekhaneye gidip sonraki günün yemeklerini hazırlıyorum. Sonra sana ve Yoongi'ye yemek getiriyorum. Daha sonra yatakhaneye gidip sonraki günün önceki günle tamamen aynı olacağını bilemeyeceğime rağmen bir şeylerin değişmesini bekliyorum ve sonra sabah oluyor, bir çemberde yürüyormuş gibi her şeyi yeniden tekrarlıyorum. Ailem burada değil. Yani aslında burada bir hayata sahip olduğum söylenemez"

"Buradan gitmek ister miydin?"

"Elbette isterdim ama ne yazık ki böyle bir şansım yok. Burada olmak zorundayım"

"Neden ki?"

"Burada sahip olduğum insanlar dışında kimsem yok. Başka bir yere gitsem kalacak bir yer bile bulamam"

"Peki ya sevdiğin ve değer verdiğin birisi buradan gitmek isteseydi, gider miydin?"

"Bilmiyorum, belki giderdim. Bunları neden soruyorsun ki?"

Ona söylemeli miydim? Bunu başkalarına söyler miydi? Ona güvenmeli miydim? Ne yapmalıydım? Neden bu konuyu açmıştım ki?

"Ben, sadece merak ettim. Her neyse hadi oynayalım. Zaten kazanan ben olacağım için senden sadece kimbap yapmanı istiyorum"

"Kendine çok güvenme Jungkook. Ben kartların ustasıyım"

"Göreceğiz. İlk kim başlıyor"

"Sen başlayabilirsin"

Gözlerimi kartlarda gezdirmiş, elimi demirliklerin içinden uzatıp kenardan bir kartı almıştım. Aldığım karta biraz yakın yerden başka bir kart almış, ikisininde farklı çıkması ile iç çekmiştim.

"Bu sadece bir seferlikti hemen güvenme"

Taehyung gülümseyip benim yakınlarımdan iki kart çekmiş, iki kardın aynı olması ile gülümsemesini genişleyip kartları açık bir şekilde yanına koymuştu.

"Acemi şansı mı dersin buna? Ben 'Kim Şansı' diyorum"

İç çekip kartlardan birini daha çekmiş, bu sefer bana en yakınlardan birini çekip ikisininde aynı olması ile adeta yerimde zıplamıştım.

"İşte benim şansım. Sen istersen buna 'Jeon Şansı' diyebilirsin"

Demiştim gülümseyerek Taehyung'a ithafen. Bu kadar yakınımda olması kalbimi düzensizleştirirken vücudumdaki gariplikler yerine oyuna odaklanmaya çalışıyordum. Onunda benim gibi hissedip hissetmediğini düşünmek engel olamadığım bir şeydi. Düşüncelerini merak ediyordum.

Oyunun ilk eli bittiğinde Taehyung son anda kazanması ile kartları tekrar almış, bu sefer farklı bir şekilde katlarken bakışlarım sadece elindeki kartlardaydı. Kaybettiğime inanmak gerçekten zordu. Kollarını her hareket ettirdiğinde üzerindeki şeyin daha da açıldığını görmüş, kolundaki siyah ne olduğunu tam anlamadığım bir şey ilgimi çekmişti.

"Kolundaki iz ne Taehyung?"

Gördüğüm tek şey bir beşgen ve gerçekten okunmayacak derecede hangi dilde olduğunu bilmediğim yazılardan başka bir şey değildi. Bu işaret bana çok tanıdıktı. Çoğu kez görmüştüm. Abim ve babamda da bu işaret vardı, hatta annemde de ama bende yoktu. Onlara sorduğum zaman tatmin edici bir cevap aldığım söylenemezdi. Annem bu işareti hep saklardı ama hatırladığım kadarıyla abim o işareti göstermek adına hep kolları açık giysiler tercih ederdi. Belki Taehyung ne anlama geldiğini biliyordu.

"Sadece saçma bir aile geleneği. Önemli bir şey değil"

"Aile geleneği mi? Benim ailemde de aynı işaretten vardı, biz aynı aileden değiliz ki"

Söylediğim cümle ile bakışlarını karttan çekip bana çevirdiğinde söylediğim cümledeki yanlışı aramaya başlamıştım. Ne demiştim ki? Sadece gerçeklerdi.

"Meşhur bir işaret. İnsanlara sevgi ve şifa verilmek için yapılıyor bu yüzden senin ailende de vardır"

Sevgi ve şifa mı? Bana söylenen bahane bu değildi. Bu işaretin olayı neydi ki her kapıdan başka bir yalanı çıkarıyordu. Kurcalamak istiyordum ama kurcalamam gerektiğini hissediyordum. Belki de gerçekten saçma bir gelenekten ibaretti.

Tüm gece boyunca o işareti düşünmüştüm. Bir beşgen ve etrafında farklı dilde yazılmış kelimeler. Anlamları neydi acaba? Beni burada merak ettiren o işaretin Taehyung'ta da olmasıydı. Neden onda da vardı ki? Bunun sadece bir gelenek olduğunu düşünmüyordum. Bir gelenekten daha fazlasıydı, emindim ama gerçeği nasıl öğrenecektim ki?

Bu belirsizlikler ve her gün artan gizem beni o kadar yoruyordu ki kazandığım kimbapın gelmediğini fark etmemiştim bile. Buradan çıkabilme fikrinden çoktan uzaklaşmıştım. Ümit edebileceğim bir şey yoktu. İlk kez bu kadar sessizdi burası, ölüm sessizliği gibi. Sanki fırtına öncesi sessizliğin ortasındaydım ama o sessizlik öyle kuvvetliydi ki kalp atışlarımı yanımda atıyormuş gibi hissediyordum.

𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 ↬ 𝐭𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤 ✓Where stories live. Discover now