naif bir tebessüm aldı genç adamın dudaklarını, habersizdi onu izleyen herkesin tapabileceğinden o dudak kıvrılışına. usulca dolandı parmakları eski piyanonun ölümden daha beyaz tuşlarında lakin can buluyordu her bir tuş, her bir dokunuşta ve ufak, zarif birer bahar çiçeğine dönüşüyordu bir anlık da olsa. dolduruyordu ezgiler katedrali, belki onlarca çift göz hapsediyordu mükemmeliyetini lakin uçuyordu ezgiler arasında sonsuzluğa. yıldızlar daha yakındı, gök değiyordu soğuk toprağa ve işiten her kulak farkındaydı bunun, her ruh ulaşıyordu miraca ve inanılmaz bir minnet duyuyordu piyano başında gülümseyen genç adama. yaptıklarından bihaberdi, o denli odaklanmıştı ki işitmiyordu belki ruhların minnetini.
müzik için doğmuştu genç adam. müzik için yaşıyordu ve müzik için ölecekti, binlerce minnet ulaşacaktı arkasından tanrı'nın kulaklarına lakin muallaktı cenneti zira yaşıyordu genç adam cenneti, fani hayatında.
"gönderileceğim tek cennet, seninle yalnız olduğum zamandır. hasta doğdum ben, fakat bunu seviyorum. daha iyi olmamı emret bana."
ВЫ ЧИТАЕТЕ
flyin' to the moon again.
Короткий рассказsevgilim neşelidir benim, cenazede kıkırdayandır. o, bana 'yatak odanda ibadet et" diyor. gönderileceğim tek cennet, seninle yalnız olduğum zamandır. hasta doğdum ben, fakat bunu seviyorum. daha iyi olmamı emret bana.
