12 | Kızıl & Çalan

85 5 3
                                    

Rahne ameliyat masasına yatırılacağını düşünüyorken Doctor Strange onun kanepeye uzanmasını rica ettiğinde şaşırdı. Doktorun lafı üzerine bir şey demeden kanepeye uzandı ve başını yasladı.

Havada süzülen kitabı okuyan Strange ve Strange'in bir adım arkasındaki Wanda haricinde odada kimse yoktu. Lana ve James, Wong tarafından alınmış ve yemek servisi için mabedin başka bir tarafına götürülmüştü. New York'a yaklaştıkları sırada sandviç yemiş olsa da James açtı. James'in aksine saatlerdir bir şey yememiş olan Lana da açtı.

Strange, Wanda ve Rahne ise şöminesi olan, ahşap işlemeleri olan ve her tarafta bir başka tarihi ya da mistik objenin asılı olduğu bir odadaydılar.

"Acıyacak mı?" dedi Rahne.

"Muayene sonunda şeker veremeyeceğim," dedi Strange. "Ne olduğunu bilmediğini mi söylemiştin, Wanda?"

"Evet, Strange."

"Eğitimini yarıda bıraktığını düşünürsek şaşırtıcı değil." Öfkeli ya da sitemli bir şekilde söylememişti lafı. Var olan bir durumu ifade etmişti yalnızca. Wanda'ya büyüyü ve mistisizmi öğreten Strange değil de bir başkasıydı sanki.

"O şey her neyse, kızın zihnini bir duvarla çevrelemiş. Denedim ama aşmayı başaramadım, neredeyse beni de içine çekecekti."

Kafasını sağa çevirdi ve Wanda'ya baktı. "Duvar seni içine çekeceği zaman ne hissettin? Acı, sızı, ağrı?"

"Yakıcı bir acıydı. Kurtulmak için öfkemi kullanmak zorunda kaldım."

"Kurtulmak için mi onu beslemek için mi?" dedi Strange çenesini kaşırken.

"Bilmiyorum."

Öne doğru eğildi adam ve Rahne'nin bedenini baştan aşağı inceledi. Üzerinde kıyafetleri olsa bile kız rahatsız olmuştu. Rahatsız olduğu için sevindi, insancıl tarafının hala baskın taraf olduğunu anlayabiliyordu böylelikle. "Baş ağrısı ya da mide bulantısı gibi şeyler geçirdin mi?"

"Hayır?"

"Ben Wanda gibi bir telepat değilim, dolayısıyla bana her şeyin nasıl başladığını anlatman gerekecek Rahne."

"Peki," dedi Rahne. "Amcamın kasabada olmadığı akşamlardan biriydi. Amcam evde olmadığı akşamların hemen hepsinde dışarı çıkardım ve ormanda takılırdım. O gece de farklı bir şey yapmadım. Amcamın kasabadan ayrıldığını anlar anlamaz yine dışarı çıktım, tek başıma. Geçmişte Lana'yı çağırmayı denemiştim ama babası gece vakti dışarı çıkmasına hiçbir zaman izin vermedi, dolayısıyla tek başıma gidiyordum. Ormana gittiğim için, kasaba içinde kimseye yakalanmadığım müddetçe sorun yoktu. Ormana giden pek insan olmadığı için ihbar edilemezdim. Aslında ormanda da yaptığım ilginç bir şey yoktu. Ağaçların arasında yürümeyi, yıkılmış ağaçların üzerine oturmayı, yere yatmayı ve bazen de ağaçların tepesine çıkmayı severdim. Kamp yapmak da değil, sadece dolaşmak."

O ana kadar Rahne ile nasıl karşılaşmadığını merak etti Wanda. Karşılaşmamış olsalar bile onu hissedebilmiş olması lazımdı.

Kız anlatmaya devam etti. "İşte o gün yine ağaçların arasında gezerken bir anda ayaklarımı kaybettim sandım, bir saniye önce yere bastığımı hissederken sonrasında... yoklardı. Doğruca yüz üstü toprağa düştüm ve kalkmaya çalıştım ama yapamadım. Ayaklarımdan sonra bacaklarıma geçti hareketsizlik... Hissizlik ya da uyuşukluk gibi değildi. Hareket ettiremiyordum ama yere düştükten sonra başlayan acıyı sonuna kadar hissettim. Debelendim ve sanki nöbet geçiriyormuş gibi titredim ama ayağa kalkamadım. Daha öncesine kadar benzerini hiç deneyimlemediğim bir acı hissettim, herhangi birinin beni duyması için bağırdım ama ormanda kimsenin olmayacağını bildiğim bir yere gitmiştim."

Kızıla Çalan || Wanda MaximoffWhere stories live. Discover now