04 | Kovalamaca & Duraksama

57 4 0
                                    

Yerden aldığı ve Rahne'ye ait olduğunu düşündüğü kılı iki avcunun arasında aldı. Oturmuştu, dinlenmişti ve artık hazırdı. Büyüyü yapabilir ve Rahne'nin o an bulunduğu yeri görebilirdi. Elleri birbirine bastırdı. Avcunun içine dışarıdan hava girmemesi lazımmış gibi bastırıyordu ellerini. Büyüde öyle bir şart yoktu ama odaklanmaya çalıştıkça, farkında olmadan yapıyordu.

Lana da tüm dikkatiyle Wanda'yı seyre dalmıştı. Oraya kadar yürüdükleri için yorulduklarından, dinlenmek amacıyla bir kenara oturduklarında telefonuyla ilgilenerek vakit geçirmişti kız. Orada telefonun çekiyor olmasını hayretle karşılamıştı. Ufak bir umut beslediği için bakmıştı yalnızca ve telefonu onu yarı yolda bırakmadığını görünce mutlu da olmuştu.

Gelen bildirimleri gördükçe beslediği o ufak umuda lanet etmişti. Arkadaşlarından gelen mesajlar, uygulamalardan gelen dürtmeler ve babası tarafından yapılmış olan cevapsız çağrıların tepeden yağışını izlemiş ve hepsini sağa sola atarak bildirim ekranını temizlemişti. Temiz bir bildirim ekranına ulaştıktan sonra ise ana ekrana bakmakla vakit öldürmüştü. Her ne kadar telefonun çektiğine sevinmiş olsa da gelen bildirimlerden sonra hiçbir uygulamaya girmemiş, hiçbir mesaja bakmamış ve hiçbir aramaya geri dönüş yapmamıştı, babasına bile.

Babası zahmet edip aradığına göre önemli bir şey olmuş olmalıydı. Normal şartlarda, uzun saatler boyunca süren yokluğuna karşın hiçbir merak beslemezdi o adam, çünkü çok meşgul olurdu. Bir kasabadan sorumlu olmak hiçbir zaman kolay olmamıştı sonuçta. O durumda yapması gerekenin hemen telefonu açmak, babasını geri aramak ve konu her neyse konuşup öğrenmek olduğunu biliyordu ama yapmayacaktı.

Konunun ne olduğunu mesaj da atabilirdi.

Üstelik iki defa aradıktan sonra bir daha ne aramış ne de mesaj atmıştı. Belki de o kadar önemli değildi.

Wanda ise uzun zamandır yapmadığı bir büyüyü yapmaya çalıştığı için süreci ağırdan alıyordu. Her adımını dikkatle atmalıydı çünkü yer bulma büyüsü sıradan bir büyü değildi.

Kelimeleri sarf etmeye devam ettiği sırada, kendini, elinde tuttuğu kıl kadar ince bir ipin üzerinde yürüyormuş gibi hissetti Wanda. İki elinde de porselen tabaklar vardı ve ne kendini ne de tabakları düşürmeden karşıya geçmesi gerekiyordu. Üzerinde yürüdüğü ipince ipin yerden yüksekliği pek fazla değildi. Eğer dengesini kaybedip düşerse canı yanmayacaktı.

Sorun yerden ne kadar yüksekte olduğu değildi. Sorun merdivendi. Dengesini kaybedip kıl kadar ince ipten aşağıya düşerse tekrardan merdiveni çıkmak, yukarıya varıp baştan başlaması problemdi.

Elinde tuttuğu kılın Rahne'ye ait olduğundan emindi. Bankta oturup insanların anılarını didiklediği esnada ormanın fotoğraflarını çekmeye gelen bir turiste denk gelmişti ve turistin anıları arasında gezerken, turist kadının, farkında olmadan Rahne'nin yanına yaklaştığı o anıyla karşılaşmıştı. Anıya karışıp, turist kadın fotoğraf çekmekle meşgulken kadının çevresinde bir tur atmıştı ve ağaç arkasına saklanıp turisti izleyen Rahne ile karşılaşmıştı.

Anının tarihi çok yakın olduğu için Wanda, oraya giderse bir iz bulabileceğini düşünmüştü ve haklı da çıkmıştı.

Ellerini kızıl ışıklar sardı. Avcunun içinde bir yıldız tutuyormuş gibi parlamaya başladı elleri. Wanda'nın tanınmamak için yaptığı büyünün etkisinde olan biri o an uzaktan o büyünün yapılış anını izlese, tam olarak ne göreceğini ve gördüğünden ne anlayacağı konusunda Wanda'nın bir fikri yoktu. Bu sorunun aklına takılmasıyla elindeki ışıklar kayboldu, odağını kaybetmişti.

'S' ile başlayan bir küfür mırıldandı ve dizlerinin üzerine çöktü. Lana'nın sorgulayan düşüncelerini elinin tersiyle bir kenara itti, elindeki kılı toprağın üzerine koydu ve kılın üzerini iki eliyle örttü. Toprağa kalp masajı yapmaya çalışıyormuş gibi göründüğünü umursamadan, parmak uçlarında hissettiği toprağa verdi dikkatini.

Kızıla Çalan || Wanda MaximoffWhere stories live. Discover now