O 'ÇEKİL' DİYEN ADAM

60 16 14
                                    

diğer hikayelerime bakmayı unutmayın....

3. BÖLÜM

Ne olmuştu o iki dakika içerisinde? Beynim sanki donmuş gibiydi. Kendimden geçtiğimde Christopher bana bakıyordu. Ona kaşlarımı çattığımda umursamaz tavrına dönmüştü. Mavimsi hareleri solgunca yere değerken derince nefes verdim.

Bu böyle olmayacaktı gidip Vartos ile doğrudan konuşmalıydım. Bir kez daha derin nefes verip dudaklarımı araladım. "Christopher, bir kez söylüyorum ve sende peşimi bırakacaksın anlaştık mı? Uzak dur benden Vartos nasıl benim düşmanımsa sende benim düşmanımsın. Beni kurtarmayı bırak artık. Benim kimsenin kurtarmasına ihtiyacım yok!"

Bakışları bir an buzlaştı gibi oldu daha sonra hemen eski haline dönmüştü. Çenesi seğirirken keskin bir tonla konuştu.

"Ah Adellan, kurtarılmaya o kadar muhtaçsın ki aslında... Küçük çocuklar gibi korktuğu yerden kaçmak istiyorsun. Anlamadığım şey şu ki, burası güvenli bir alan neden buradan kurtarılmayı bekler gibisin?" Başını yerden kaldırıp bana doğrultup sorduğunda sarsıldım. Gerçekler yüzüme çarpmıştı sanki.

"Kurtarılmayı bekler bir halim mi var Christopher? Hadi diyelim öyle beni kim kurtaracak?" Olayı başka yere çevirmeye çalıştım. Bukalemun gibi yine göz rengini değiştirip bu sefer benim göz rengim olan elalara dönüştü.

Yüzüne yerleşen gülümsemeyle "Vartos'un oğlu olarak ben mesela... Kim benim gibi kahraman istemez ki? Seni kurtaracağım Adellan. Neyden kaçtığını bulup o korktuğun yerden kurtaracağım seni." Diye söz verircesine söylerken sesindeki tınıda gerçekten tutacak gibiydi sözünü.

Çenem kasılmaya başladı anında. Dibine yaklaşıp kulağına doğru eğilince bedeni donmuştu. Böyle bir atak beklemediği ortadaydı. Kulağına soğuk bir tavırla fısıldadım. "Tutamayacağın sözler verme Christopher. Sen ilk önce kendine verdiğin sözleri tutmayı öğren." Deyip dibinden bir hızla ayrıldım ve odadan bir hışımla çıktım.

Vartos'un terasta olduğunu öğrenip yanına ulaşınca arkası bana dönüktü. Lafa uzatmadan söze girdim. "Dünyaya gidiyorum kimi seçeceğim peki? Planlı mı yoksa rasgele birini mi bulmam gerek?" nefretle tısladığımda bir süre arkası dönük bir şekilde durmaya devam etti. Sabırsızca dönmesini bekledim.

Gözlerini baktığı yerden bana çevirip "İptal ediyorum sana verdiğim görevi. Çünkü yapmaman gereken şeyler yaptın seni bu görevden men ediyorum prenses Adellan." Dediği an çıldırdım. Sinirim haf sahaya çıkarken üzerine doğru yürüdüm.

Ben sırf bu görev için gücümden geçeyim kötü soysuzu ise bu görevden beni men etsin, yok ya! Ben boşuna mı o acıyı çektim. "Çocuk oyuncağı mı bu iş Vartos? Sen bu işi ne zannediyorsun ya!"

Bana tam olarak bedenini döndüğünde dudağının kıyısında alaylı gülüş sergiledi. "Sen bu görevi istemiyordun Adellan? Ne değişti, bana dikleniyordun hatta bunun için. Ne oldu da fikrin değişti?"

"Fikrim değişmedi! Ama bana bir görev verildiyse de sonucu her ne olursa olsun yaparım. Karşılığında çok büyük bedel mi ödenecek, öderim!" elalarım karardı, Vartos bana gözü ateş çıkarmaya hazır gibi bakmaya başladı.

"Adellan, sen o bedeli ödedin zaten. Daha ne kadar ödeyeceksin ki?" diyerek beni ikna etmeye çalıştı. Dinlemedim onu, yanından ayrılıp bahçeye yürürken yanıma Parker geldi.

"Çok mu sinirliyiz yine Adellan kardeşimiz? Kime patladın yine?" eğlenircesine benimle uğraşıyordu. Göz devirip "Bana şu atları hazırla, yapmam gereken bir görevim var." Dediğimde, Parker'in yüzündeki eğlence sönerek ciddileşti.

ADELLANWhere stories live. Discover now