1.Bölüm - Kore

18.4K 573 251
                                    

Merhaba ben yazar. Daha önceden 20 ye yakın kitap yazdım.  A.R.M.Y olduğum için bunun da kitabını yazmak istedim. Eleştiriye açığım . İyi Okumalar.

"Isabell !" Ve babamın  adımı 7. kez bağırışı. Ama hala odamda gözlerim dolu bir şekilde tavanı izlemekle meşgulum. Nedenini sorarsak İngiltere'de ki bütün düzenimi sırf babamın iş görüşmelerinde yakın olmak için Kore'ye taşınmamız. Kalıcı olarak. Bende bana 10 yaşımdan beri neden Korece öğretiyorlar diyordum. Babam hep Koreli iş adamlarıyla toplantı içerisinde olduğu için bana zaman ayıramazdı. 


Annemi bilmiyorum. Öldü mü ? Sağ mı ? Hasta mı ? Tek bildiğim babam annemi aldattığında evi terk ettiği. 5 yıl önce. Babamsa dadıları artık büyüdüğüm için göndermiş kendi başıma büyümemi ve olgunlaşmamı sağlamıştı. Kapım gürültülü bir şekilde açılınca şaşırmamıştım. Gözlerimi devirip yatağımda doğrulurken karşımda duran ve öfkeden kıpkırmızı olan babama baktım. 

"Seni çağırıyordum duymuyor musun ?"

"Uyuyordum."

"Tabi 2 dakikada uykuya daldın." dedi aşağılayıcı bir şekilde. Ellerimi yumruk yapıp gitmesini bekledim. 

"Valizlerin hazır mı ?"

"Evet."

"Hadi gidiyoruz."

"Ne ne çabuk ?!" diye sesimi yükselttiğimde sinirli bir şekilde 

"Kalk ." dedi ve odadan çıktı. Bu adamı öldürmek istiyorum. Gerçekten bağırtarak işkence çektirmek istiyorum. Yerimden kalkıp aynanın karşısına geçtim. Sıradan bir kızdım. Kahverengi biraz siyaha kaçan saçlar aynı renkte gözler , iri kemikler ama zayıf bir görüntü. Omuzlarımda olan saçlarımı tarayıp  üstüme Eminem yazan siyah tişörtümü giydim. Bu adama bayılıyorum. Altıma buz mavisi kot pantolon giyip siyah ve çengel iğne gibi gözüken küpelerimi taktım. Gözlerimin altına kalem çekip valizlerimi elime aldım.  Çok ağır olsada sıkıntı çekmeden merdivenlerden indirmeye başarabilmiştim. Asistan Edwan bana gülümseyip ;

"Babanız arabay bindi uçağın kalkmasına 37 dakika var. Valizleri adamlar alırlar , lütfen babanızın arkasında ki arabaya buyurun." 

"Saol Edwan." dedikten sonra valizleri yere kabaca koyup bir koşu en son da ki arabaya bindim. Telefonumu elime alıp Rihanna açtım ve kafamı geriye atıp uyumaya çalıştım. 

*

"Efendim ?" Kadın asistan yavaşça beni dürtüklerken en son uyanmayı başarabilmiş gözlerimi ovuşturup kadına bakmıştım. 

"Uçak kalkmak üzere , arabadan inmek zorundasın-"

"Tamam anladım." dedim ve telefonumu cebime sıkıştırıp arabadan indim.  Babamda yanımda durdu ve yavaş bir şekilde piste geçtik. Arkamızda bir sürü koruma vardı ve bu beni feci rahatsız ediyordu. Uçağın V.I.P bölümüne geçtiğimizde yine kendimi uykuya vermiş ve gece uyuyamadığım saatların acısı çekermiş gibi uyumuştum. Sanki 1 saniye olmuş gibide uyandırılmıştım ama. Uçaktan indiğimizde etrafıma bakıp yutkundum. Her yer ışıl ışıl yanıyordu. İzbandut adamların tuttuğu beyaz kartta ;

"Michael Lawren & İsabell Lawren "

Yazıyordu. Babamla izbandutların yanına geldikten sonra arabalara binmiştik. Arabada gözlerim dolu bir şekilde dışarıyı izliyordum. Buraya gelmeye gerçekten hazır değildim. İngiltere ' de o kadar çok şeyi bırakmıştım ki . Platonik olduğum Leo adında bir çocuk vardı hem. Çocuğu sevmiyordum ama kendime uğraşacak iş bulamamıştım. 2 yıldır takmıştım çocuğa ve fark etmişti zaten. Ama sadece dalga geçmişti. Gerizekalı. Hiç yakın arkadaşım yoktu. Kız olarak. Güzel bir kız değildim ama sorun bundan değildi. Açık sözlüydüm ve az konuşurdum. Sempatiktim ama kokoş kızlara değildi tabii. 

Araba durunca düşüncelerimden ayrılıp önümde ki 2 katlı gri & siyah renkli eve baktım. Havuzu uzundu ve benim ihtiyacım olan tek şey buydu. Kapıyı açtıktan sonra hızlıcaeve girdim. Çoktan döşenmişti. Üst katlara çıktım ve en sonda ki odaya girdim. Banyo . Diğer yanına girdiğimde beyaz ve mavi arası bir oda gödüm. Fazla geniş değilde ama posterlerimi asabileceğim alanlar vardı. Yatağın üstüne yüz üstü atladıktan sonra biraz bekledim. Tamam çok uyumuş olabilirim. Babamın adımı seslenmesiyle göz devirip aşağı kata indim. 

"Odanı buldun mu ?"

"Evet."

"Güzel. Yarın ilk iş okula başlayacaksın. Buradayken Korece konuşmanı istiyorum. Arada bir İngilizce konuşabilirsin ama bunu gösteriş için yapma."

"Tamam."

"Ve Ah ! Yarın ilk iş şirket ortaklarıyla toplantım var. 4 kişi olacağız ve çocuklarımızıda getireceğiz. Diğer işadamlarının oğulları var bu yüzden adabını takın ve yanlış şeyler yapma."

"Anladım." kafasını salladıktan sonra ellerimi tırnaklarıma geçirerek odama geçtim. Adabını takınmış. O oğlan çocuklarıyla kısacası zengin züppeleriyle ne yapacaktım ki ? Beni aşağılayıp durur ve en kötü ihtimal asılırlardı. 

*

Yatağımın üstüne konan siyah askılı kadife elbiseyle yaklaşık yarım saattir bakışıyorduk. Ben bunu giyer miydim ? Ben elbise giyer miydim ? Sinirle elbiseyi elime alıp üstüme giydim ve aynanın karşısına geçtim. Aynı çirkinliğim duruyordu. Aslında o kadar çirkin değildim idare ederdim ama birçok kızın benden güzel olması sinirime dokunuyordu. Simsiyah elbiseye kusarmış gibi yaptım. Sadece siyah olduğu için ve o adamın dırdırını çekmek istemediğim için giyecektim. Odama birden dalan kadınla sinirlice baktım. Kapıyı çalması gerekirdi. 

"Ben makyözüm. " diye sade bir açıklama yapıp beni koltuğa oturttu ve ben daha birşey diyemeden gözüme kalem çekmiş pudra sürmüş kirpiklerime birşey yapmıştı . Daha fazla birşey yaptırmasına izin vermeden onu odamdan zorla çıkardım. Kadına bir sürü küfür edip hakaret saydığım için ağlayarak çıkmıştı. Yüzümü sileceğim sırada durdum. Ve omuzlarımı indirip derin bir nefes aldım. Her ne kadar sevmesemde babamı utandırmazdım. Özellikle de kendimi. Kız gibi davranmaya çalışabilirdim. Odamdan çıkıp beni bekleyen arabay bindim.

Çok kısa bir süre sonra gelmiştik. Şirket eve yakındı. Kapım açıldığında üstümdeki siyah cekete sarınarak şirkete girdim. İçeri girdiğim sırada herkes eğiliyordu. Benden büyükler bile. Kendimden büyüklere sunbae demem gerekiyordu galiba. Yanımda bir sekreterle asansörle bindim. En üst kat 27. katta çıktık ve büyük gri koridorda yürümeye başladık. Bu sırada sekreter benimle konuşuyordu :

"Girmeden önce babanınız ortaklarının ve çocuklarının adını söylememi ister misiniz ?"

"Gerek yok. Kendim öğrenirim. Teşekkür ederim ." deyip bilmişlik tasladım. Kapıyı 3 kez tıklattıktan sonra içeri girdik. Babam beni ilk defa böyle gördüğü için biraz şaşırsa da geri önüne dönmüştü. Sekreter arkamda geldi ve babama en uzak koltuğa oturduğumda orta yaşlı adamlara bakıp.

"Merhaba ben Isabell . " dedim. Adamlar soğuk ve itici bir bakışla beni süzdükten sonra en geç görünen :

"Merhaba Isabell Ben Nean Ju Nan. Teker teker adlarımızı öğreneme gerek yok sen yaşıtların yani oğullarımızla spor odasına gidebilirsin. Geldiğin için çok mutlu olduk." dedikten sonra önüne döndü ve diğer bunaklarla konuşmaya başladılar. Oğlanlara baktığımda çoktan kalkmış kapıdan çıktıklarını gördüm ve gözlerimi devirip bende peşlerinden çıktım. Arkalarında giderken bana bakmıyorlardı bile. İstediğimde buydu. Spor odası olduğunu tahmin ettiğim yere girdiklerinde bende girdim. Koltuklara rahatça yayıldıklarında ben ayakta bekliyor odayı süzüyordum. Kırmızı saçlı olan ve ince duran yakışıklı çocuk :

"Suga. " dedi başımla onayladım. Kahverengi  rengi saçlı  ve elinde tablet olan çocuk :

"Taehyung." dedi onu da başımla onayladım. Siyah saçlı ve diğer 2 si gibi yakışıklı olan çocuk telefondan gözlerini ayırmayarak dediği şeyle gözlerim yerinden fırladı.

"Tanıştığımıza göre artık sevişebilir miyiz ?"

Swag | JungkookWhere stories live. Discover now