"Sürahiyi uzatır mısın?"

Gözlerimi açmamak için kendimle savaş halindeyken sesi zihnimin içinde yankılanıyordu.Neden benden uzak durmuyordu ki?

"Betül."

Daha fazla dayanamayarak gözlerimi hafifçe araladım.Arkamda duran kahve gözlü adama dönerek bakışlarımı zemine sabitledim.

"Efendim?"
"Sürahiyi diyorum.Uzatır mısın?"
"Ne? Neden?"
"Susadım.Su içeceğim.Uzatacak mısın?"
"Tabii."

Hemen önüme dönerek sağımda duran sürahiyi titreyen ellerimle aldım.Yanındaki bardağı da alarak suyu doldurdum.Elimin titremesine engel olmaya çalışsam da benimle aynı fikirde kesinlikle değillerdi.Bardaktaki suyu dökmemeye özen göstererek uzattım.Bakışlarım hâlâ toprak zemindeydi.Bardağın altından tutarak aldığında önümde diz çöktü.Besmele çekerek 3 yudumda içtiğinde gözlerimi yumdum.Ona kızmam için hiçbir sebep sunmuyordu bana.Bütün hareketleri biraz daha kendisine hayran bırakıyordu.Bazen gelip haylaz bir çocuk gibi bana sataştığında canımın bütün acısını çıkarırcasına kavga ediyordum onunla.Sonra nasıl olduğunu dahi anlamadan affediyordum.Gözlerimi hiçbir sesin gelmemesi üzerine araladığımda Musab'ın kalkarak bardağı altından tutarak bana uzattığını fark ettim.Gözlerim bana ihanet ederek kahveleriyle buluştuğunda yüzünde hiçbir tepki olmadan öylece beni izlediğini fark ettim.Gözlerim gözlerindeyken elimi uzatarak bardağı aldım.Daha sonra Güçlükle bakışlarımı yere indirerek kısık bir sesle teşekkür ettim.Bir süre daha bakıp daha sonra hiçbir şey söylemeden yanımdan uzaklaştığında ben de arkasından adımlayarak sofraya geçtim.Musab'la kavga ederek ve Nergis ve Furkan'a bakıp iç geçirerek geçen bir kahvaltıdan sonra bulaşıkları biraz uzaktaki kaynak suyuna götürerek yıkamaya başladım.Su buz gibiydi ama Musab'ın kahkaha atan sesini dinlemektense buz gibi suyu tercih ederdim.Kahkahası kulaklarımdan silinmezken elimdeki tabaktan hıncımı çıkarmak istercesine hızlı hızlı yıkadım.O sırada sesini en son duymak isteyeceğim kişi karşıma gelerek yarı eğlenen yarı ciddi sesiyle konuştu.

"Bak işte cadı diyince kızıyorsun.Tabağın ne suçu var?"
"Sen sus."
"Sakin ol kızgın cadı.Süpürgeni mi kaybettin?"
"Gidecek misin yoksa durulamaya yardım mı edeceksin?"
"Sen benden yardım istersin de ben etmez miyim ya."

Diyerek hemen karşımda diz çöktüğünde deterjanlı olan tabakları alarak özenle sudan geçirmeye başladı.Ben şaşkın bir şekilde bakakalırken hızlı bir şekilde bulaşık durulayan Musab gözlerimin içine bakarak güldüğünde kendime geldim.Hemen kirli olanları deterjanlayarak Musab'ın önüne koydum.Hızına yetişemiyordum.Hızlı ve temiz yıkıyordu.Erkekler bulaşıktan kaçar diye düşünerek durulayacak mısın desem de beni şaşırtarak şu an oturmuş benimle beraber buz gibi suda bulaşık yıkıyordu.Sürekli tartıştığım adam şu an gelmiş hiçbir şey yaşanmamış gibi bulaşık yıkıyordu benimle.Düzenli bir şekilde dizdiği tabak ve bardaklara baktım.Her işi düzgün ve insanı kendine çeken cinsten olmak zorunda mıydı sanki?

Onu kötü gösterecek en ufak bir şey arasam da bulamıyordum.Bu sırada Musab önüne koyduklarımın hepsini durulayarak bana sataştı.

"Sen bu şekilde bulaşık yıkarsan evde kalırsın benden söylemesi."
"Kalırsam kalırım,sanane!"
"Sakin ol cadı.Hemen süpürgene sarılma."
"Senin başka işin yok mu ya?Hep gelip bana sataşıyorsun?"
"Rahatsız mısın benden?"

Bunu öyle bir tonda söylemişti ki yutkunamamıştım bir an.Ne evet diyebilmiştim ne de hayır.Alelacele elimdekileri deterjanlayarak önüne koydum.Bir süre hiçbir şey yapmadan öylece durduğunda elimi yıkayarak yüzüne bakmadan hızla yanından uzaklaştım.

Sofra serdiğimiz hasırın üzerine giderek bilgisayarımı açtım.Bu sırada Musab da elindeki tepsiyle geldiğinde bakmamaya çalıştım.Gelip yanıma oturduğunda kaşlarımı çatarak bilgisayara bakmaya başladım.Tam ağzını açtığında söyleyeceklerinden korkarak nergise seslendim.

Sîret-i GülDonde viven las historias. Descúbrelo ahora