1

553 42 11
                                    

"Sen kimsin?" Önümdeki dağ gibi iki çocuğa bir kere daha abandım. Yine de deponun kırık kapısının önünden çekilmediler.

Saçları tamamen kazılı olan öne çıktı ve gömleğimin iki yakasından sertçe kavradı.
"Lan oğlum! Canına mı susadın? Daha ne kadar dayak yemek istiyorsun? Siktir git, asabımı bozma." Ardından beni yere fırlattı.
Sırtımı tutarak acıyla inledim.

"İçeride haşat ettiğiniz çocuk benim arkadaşım! Gireceğim!" Yerden tam kalkıyordum ki diğerinin tekmesiyle gerisin geri asvalta düştüm.

Ben karşı çıktıkça onlar vurdular, onlar vurdukça ben de bağırmaya devam ettim. En sonunda ağzıma dolan kanı tükürürken deponun kapısı büyük bir gürültüyle açıldı.
Adamlar üzerimden çekilirken boş bir çuval gibi yere serildim. İkisi de put kesilmiş kafalarını dizlerine kadar eğmişlerdi.

"Ne bu gürültü?" dedi sakin bir sesle. Sakin ama buz gibi. Nedense titredim.
"D-draken-san. Çocuk girmek için çok ısrar etti. Biz de hak ettiğini verdik."
Kafamı zar zor kaldırıp da yattığım yerden uzun boylu çocupa baktım. Karşısındaki adamları kısık gözlerle süzdü, ardından cebinden bir dal çıkartıp aleviyle tutuşturdu.

Bu sırada oradaki herkes soluk dahi almadan onu izledi.

"Peki bana sordunuz mu?" Izbandutlar şaşkınlıkla birbirine baktı.
"Ha?" Adı Draken olan çocuk güldü. Ama bu içinizi ısıtan türden bir gülüş değildi.
Aksine buz kesiyordunuz.

"Size diyorum ki... Bana sordunuz mu amcıklar?"
İkisinin de dizlerine birer tekme savurdu ve acıyla yere düşmelerine sebep oldu. Ardından benim yanıma ilerlemeye başladı.

Her bir adımında kalbim tekliyordu yine de titreyen kollarımla yerden destek alarak ayaklandım.
Gülerek üzerimde göz gezdirdi.
"Fena dayak yemişsin. Herneyse içeri gel." O öylece kapıdan içeri girerken birkaç saniye şaşkınlıkla arkasından baktım. Hemen ardından iki herife döndüm ve el hareketi çektim.

Onlar ayaklanır gibi olduğunda koşarak depoya girdim.

İçerisi loştu, tek tük gazlı lambalarla aydınlanıyordu. Öndeki pis kokulu çöp yığınını suratımı buruşturarak geçtim. Sonra orada onu gördüm.

Sapsarı, omuzlarının birkaç parmak üzerinde biten dalgalı saçları vardı. Bana dönen kısık mavi gözleri çakçak çakmaktı. Bembeyaz tenini izlerken istemsizce yutkundum. Bu kadar güzel bir insan daha görmemiştim.

"Saatlerdir kulağımızı siken eleman bu mu Draken?" dedi eliyle saçlarını geriye savururken. İnce ama kaslı bir vücudu vardı ve masaya yaslanışı bile bedeninin ne kadar kıvrak olduğunu gösteriyordu.

"Aynen, br susmadı. Sağlam da dayak yemiş." dedi Draken ve beni ensemden tuttuğu gibi kendi arkasından çıkartıp onun önüne attı.

"Adın ne?"

"Takemitchi..." dedim, sesim mi titremişti.

"Peki." dedi sakince ve sandalyeye yığılmış arkadaşımı kolundan tuttuğu gibi üzerime attı.

Akkun'u kollarımla zar zor zaptederken şaşkınlıkla ona baktım.
"Onu, onu bırakıyorsun? Neden?" dedim çekinerek. O kadar şaşırmıştım ki dilimi tutamayıp sormuştum.

"Adını sevdim." dedi omuz silkip çıkışa doğru ilerlerken, Draken de gülerek arkasından ilerledi.

Selam ✌🏻✌🏻✌🏻
Bayadır yokum buralarda, dersler çok yoğun... Hani öyle böyle değil.
Umarım beğenirsiniz...
XOXO

you make it seem like a crime // takemikeyWhere stories live. Discover now