Kesinlikle yanılıyordu ve ben bunu ona keyifle göstermek için sabırsızlanıyordum.

"Chan hyung bizi bekliyor." diye mırıldanan jeongin'in bileğimdeki baskısını arttırdığını hissettim.

"Chan hyung'un biraz daha bekleyebilir bence ufaklık." dedikten sonra yaslandığı duvardan ayrılıp gülümsemişti.

Jeongin'in kimsenin onunla böyle konuşmasına izin vermeyecek birisi olduğunu çok iyi biliyordum. Bize göre çok daha sabırlı bir yapısı vardı ancak yine de takıldığı kişiler biz olunca bazı özelliklerini törpüleme şansı olmuyordu. Ne demişler üzüm üzüme baka baka.

Yine de şimdi olay çıkmasın diye sesini çıkarmamıştı, ne zaman konuşup ne zaman konuşmaması gerektiğini bizden daha iyi bildiği kesindi. Ve bu tarz durumlara hepimizden daha olgun yaklaştığı da.

Endişelenmeyin, ben jeonginle tamamen zıt bir karakterdim ve o hyungwoo'ya karşı sessiz kalırken kumral oğlana ağzının payını verecek olanda bendim.

"Öncelikle şu gereksiz samimiyeti kenara bırak."

Dilimi dudaklarıma değdirdikten sonra onu kışkırtırcasına en yakın mesafesine gelene kadar adımladım. Ayakkabılarımızın uçları birbirine değdiğinde ise durdum. Koyu mavi irisleri hırsla parıldıyordu. Onu bu kadar hırslandıran neydi inanın bilmiyordum. Bildiğim bir şey vardı ama, bu denli hırslı insanların sonu hep kötü biterdi.

Benim bu hareketim onu güldürürken yanındaki iki sırığın kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Sırık dediğime bakmayın, onların uzun olduğundan değildi. Biz standartların altında kalıyorduk.

"Ve ilişkimle alakalı yorumlarına ihtiyaç duyduğumu sanmıyorum."

Tıpkı benim gibi dilini dudaklarına değdirdiğinde bomboş bir ifadeyle onu izliyordum.

"Git aşk doktorluğunu başkalarına yap."

"Bunun için aşk doktoru olmaya gerek yok minho. Sevgilini tüm okula rezil etmenin karşılığı herkeste aynıdır, yanılıyor muyum?"

Ellerini iki yana açıp yanında duran arkadaşlarından onay almak için onlara baktığında gözlerimi kıstım.

Jeongin'in parmaklarını omzumun üzerinde hissettim. Seungminse beni durdurmak adına hiçbir hamlede bulunmuyordu. Hatta bahse girerim yumruğumu hyungwoo'nun suratına geçirmemi sabırsızlıkla bekliyordu.

Ani bir hamleyle yakalarını kavradım. Hyungwoo'nun sevgili yancılarına müdahale etmek istediklerinde ise kumral oğlanın işaretiyle geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Yaptığı her hareket şovdan ibaretti ve bu ona pahalıya patlayacak gibi duruyordu.

"Her şeyi senin yaptığını biliyorum, kimi kandırıyorsun?"

Dişlerimin arasından adeta tıslarcasına çıkan cümleyle sabahtan beri suratından düşürmediği o gülümsemenin kaybolduğunu gördüm. Yakalarında yer edinen parmaklarımı biraz daha sıkıp gözlerinin içine bakarken ne yapacağını ve bu durumda nasıl bir yalan uyduracağını merak ediyordum.

"Minho."

Chan hyung'un sesiyle başımı çevirip hızlı adımlarla bize yaklaşan chan hyung ve changbinle karşılaştım. Aynı zamanda bununla bahçedeki pek çok insanında bizi izlediğini fark etmiştim. Odaklanmam gereken nokta bu kısım olmalıydı muhtemelen ancak yapamadım. Çünkü orada, okulun kapısının hemen yanında sarışını gördüm. Yanında hyunjin ve felix vardı, tıpkı bahçedeki diğer insanlar gibi onlarda bizi izliyordu.

Jisung'u yalnızca iki gündür görmüyordum ancak şimdiden oldukça farklı görünüyordu. Sarı tutamları her zamankinin aksine gelişi güzel alnına dökülüyordu mesela. Her zaman oversize giyinmesine rağmen bugün üzerindekiler daha büyük duruyordu. İki günde bu kadar büyük bir kilo kaybı yaşama ihtimalindense üzerindekilerin hyunjin'e ait olduğunu düşünmeyi tercih ettim.

i'll make you my lover ♡ ¸. • *ᴍɪɴꜱᴜɴɢWhere stories live. Discover now