"Evinizi tarif eder misiniz?" dedi.

"Tabi" dedim ve evi tarif ettim.

10 dk sonra sonunda eve gelmiştim. Kediyi kucağıma aldım ve arka tarafa yöneldim. Poşetleri almak istediğim de Semih beni durdurmuştu.
Bu
"Lütfen izin verin ben alayım. Siz kediyi götürün." dedi.

Böyle insanaların kaldığına inanamıyordum. Olumlu anlamda kafamı salladım. Elimde kediyle kapıya doğru gittim. Derin kediyi görünce çok sevinecekti ancak o sevinmesini hüzne döndürecektim. Market işini bana kakalamıştı yine. Kapının önünde gittim ve zili çaldım. Evimiz küçük bir evdi. İkimizde ortaokuldan beri arkadaştık. Üniversite için aynı yerde ve aynı okulu tutturduğumuz için beraber kalmak istemiştik. Kapı fazla beklemeden açılmıştı. Kafamı kediden kaldırıp arkadaşıma baktığımda karşımda bu halde duran kişinin Derin olduğuna şaşırıyordum.

"Sana ne oldu böyle?" dedim.

Normalde Derin çok süslüdür kapıyı bile süslü haliyle açar. Ama şuan da gördüğüm manzara çok kötüydü.
Bir elinde nutella bir elinde kaşık, yüzü çikolatayla kaplıydı, yüzüne bir de maske yapmıştı ve şuan acayip korkunç görünüyordu. Derin bir bana bir de arkamda ki adama bakıp duruyordu.

"Ş-Şey b-ben... Yanlış zamanlama" demesiyle içeri kaçması bir oldu.

Onun bu haline kendimi tutamayarak bi kahkaha patlattım. Semih'e baktığımda o gülmemek için kendini zor tutuyordu. Yüzümdeki gülümsemeyi silmeden Semih'in yanıma gittim.

"Her şey için teşekkürler." dedim.

Poşetleri yere bıraktı ve tekrar bana döndü.

"Ne demek rica ederim." dedi ve arkasını dönüp arbaya ilerledi.

Arabanın çalışmasıyla gözden kaybolması bir oldu. Hızı severdim ama başkalarında olduğunda onlara zarar gelecek gibi hissetmekten kendimi alıkoyamazdım. Kediyle beraber eve girdim. Derin muhtemelen odasına süslenmeye çıkmıştı.

"Derin adam gitti gelir misin aşağıya?" dedim.

Merdivenlerden ses gelince geldiğini anladım. Sonunda yanıma ulaştığında az önce ki halinden eser yoktu. Giyinmiş ve makyaj yapmıştı.

"Niye söylemiyorsun kız biri var diye. Aşk olsun. Adam taştı ama senin yüzünden kaçırdım yine. Sen-" dedi ve sözü yarıda kesildi.

Kucağımda ki kediye hazine gibi bakıyordu. Kedileri daha doğrusu tüm hayvanları seven bir arkadaşım vardı.

"Bu tatlışı nerden buldun?" dedi.

"Sen bu tatlışa dokunmak için dışarıdaki poşetleri içeri alıyorsun tamam mı? Koş hadi" dedim.

Kaşları ilk önce çatıldı ama ciddi olduğumu anladığı için oflayarak dışarıya gitti. Bende kediyi şimdilik koltuğun üzerine bıraktım. Şimdilik onun için en iyi yer burasıydı. Bu sırada Derin poşetleri içeri taşımış ve yanıma gelmişti.

"Çok tatlı. Adı ne? Bizimle mi kalacak? Bizim mi? " diye sorularını sıralamıştı.

"Derin nefes al. Bir senin bana kazıkladığın market alışverişinden sonra dönüşte fark ettim. O dışarda gördüğün beyefendi yardım etti gözünde yara varmış veterinere götürdük. İlaç yazdı. Bide evet bizimle kalıyor artık." dedim ve derin bir nefes aldım.

"Adı ne?" dedi Derin.

"Bilmiyorum ki. Aklıma gelmedi. Aklında var mı isim?" dedim Deri'ne.

Beni başıyla onayladı ve aklındaki bir kaç ismi saymaya başladı.

"Bak şimdi Lila, Miniş, Tatliş, Nohut, Tutku, Prenses, Hayal, Umut. Sence hangisi?" dedi.

Kedinin cinsiyetini doktora gitmeden söylemişti. Kızdı. Ama Derine kız olduğunu söylememiştim.

"Sen kız olduğunu nerden biliyorsun?" dedim.

Derin bana bakarak gözlerini devirdi.

"Anlamak için doktor olmak gerekmez demi?" dedi.

"Doğru, neyse hangi isim?" dedim.

Kediyi kucakladı ve seçtiği ismi söyledi.

"Bence Güneş olmalı. Sence?" dedi.

Güzel bir isimdi aslında.

"O zaman bizim dünyamıza hoşgeldin Güneş." dedim.

Bölüm sonu~

İlk bölüm hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Sizce Güneş ismi güzel mi?

Siz olsanız kedinin adını ne koyardınız?

Aşk OlsunWo Geschichten leben. Entdecke jetzt