İnsan Olma Sanatı // Deha

En başından başla
                                    

“Tabii siz bunu biliyorsunuzdur, kaç kez elinizden işinizi aldığımı ya da şirketlerinizi düşüşe geçirdiğimi hatırlıyorsunuzdur, hem de bunu yirmi beş yaşındayken yapmıştım."

Tek gözünü kırptıktan sonra önüne dönerek aralık olan kapıyı tamamen açıp kendisini toplantı odasından dışarıya attı. Elindeki dosyaya kaçamak bir bakış attı, açıkçası bunu Tuana'ya götürmek istemiyordu. Bu yüzden aklına gelen ilk şeyi yapmak için bir adım daha attı, çalışanların arı misali çalıştığı masaların arasına dalıp kağıt öğütücüye yaklaştı. Kolunun altından dosyayı çıkarıp onu güzelce düzeltti. Bu maddelerin altına kendi imzasını atmayacaktı, eğer babası çok isterse İstanbul'a geri geldiğinde kuklayla birlikte bunu imzalayabilirdi. Düzelttiği dosyayı kağıt öğütücü de öğütmeye başlarken kulağını okşayan tınıyla dudaklarını yukarıya doğru kıvırdı.

Elli beş katlı binayı arkasında bırakırken ceketinin iç cebinde titreyen telefonuyla birlikte adımlarını durdurup elini ceketinin iç cebine getirerek telefonunu çıkardı. Ekranda yanıp sönen isimle birlikte yüzünü ekşitti, babası arıyordu, ihtiyar akbabalar anında her şeyi babasına yetiştirmiş olmalılardı. Yeşil ikonu kaydırıp telefonu kulağına götürdü. Babasının küfür eden sesini duyacağını zannederken babası onu şaşırtmıştı. Sessiz kalmıştı, eğer arkadan gelen hışırtıları duymamış olsaydı yüzüne kapattığını bile düşünebilirdi Deha.

“Orada mısın?" diye sordu Deha sakin bir sesle. Babası Samet Bey, derin bir nefes aldı, nefesi sanki göğsüne saplanmış gibi hırıldıyordu.

“Sana bir şey söylemem gerekiyor..." dedi babası. “Babannen," diye devam etti. Deha kaşlarını çattı, babaannesi ile araları hiçbir zaman anneannesi kadar yakın olmamıştı ama yine de panik denen duyguyu hissedebiliyordu.

“Hasta, seni görmek istiyormuş."

Deha dudaklarını birkaç kez açıp kapadı ancak diyecek hiçbir şey bulamamıştı. Bu yüzden “Tamam, geliyorum," diyerek kestirip attı. Telefonu kulağından uzaklaştırıp babasının yüzüne aramayı kapattı. Kapatır kapatmaz jetini ayarlamaları için havalimanını aramıştı.

*

O kadar acele ediyordu ki neredeyse haber vermeyi bile unutuyordu. Hazar'ı aradı önce, ona herkesten çok güveniyordu. Bu zamana kadar bir yamuğunu görmemişti. Telefonu kulağına götürüp açmasını beklerken pistin ortasında duran jete doğru ilerliyordu.

“Aradığınız kişiye şu anda telefona bakamıyor," diyen kadınla birlikte kaşlarını çattı. Telefonu kulağından çekerek çağrıyı kapattı, Zümrüt'ü aradı bu sefer ancak onunki de uzun uzun çaldı ancak açan olmadı. Birden gülümsedi Deha, belki de uygun bir zamanda aramamıştı, Hazar'ın libidosu kendisi kadar yüksek olmasa da yine de yandığını biliyordu. Bu yüzden Yiğit'e mesaj atmaya karar verdi, gördüğü zaman Hazar'a ulaşabilirdi.

Jetin merdivenlerinden tırmanıp uçağa bindiğinde hostese selam verdi, ardından koltuklardan birine geçip oturdu, başını geriye attı. Bir saat sonra Çanakkale'de olacaktı, yıllar sonra babannesini görecekti, ölüm döşeğine düşmüş babannesine nasıl davranacağını bilmiyordu. Nadir olarak bilinmezliğe kapılırdı ve o anlardan birindeydi. Başını düzeltip masanın üzerindeki sanat dergisine uzandı Deha. İlk sayfasını açtığında Rijksmuseum Amsterdam'daki Süt Boşaltan Kadın tablosu vardı. Deha gözlerini yanındaki yazılarda gezdirdikten sonra diğer sayfaya geçti. Burada ise St. Petersburg'daki Ermitaj Müzesi'nde sergilenen Antonio Conova tarafından yapılan Psyche Revived by Cupid's Kiss heykeliydi. Heykelin fotoğrafının sağ altındaki kutucukta ise William Shakespeare'e ait bir alıntı vardı.

“Aşk gözleriyle değil, hayaliyle görür,
Ve kanatlı Cupid resimlerde bu yüzden kördür."

Deha gözlerini devirdi, ona göre aşk bu dünyada abartılan duyguların başını çekiyordu. Derginin kapağını kapatıp masanın üstüne koyduktan sonra kolundaki pahalı saatine göz attı. Çanakkale'ye inmesine henüz yarım saat daha vardı. Bu yüzden oturduğu yerden kalkarak içkilerin olduğu mini bara ilerledi. Hostesi çağırabilirdi ancak tüm gün boyunca koltukta oturmuştu, bu yüzden oturmak istemiyordu. Mini bara geldiğinde kristal bardak ve bir şişe viski çıkarıp bardağına doldurdu. Amber renk sıvı saydam bardağın içinde parlarken sağ elini bardağa sarıp dudaklarına doğru yaklaştırdı.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin