Ayrıldıkları zaman Remus cebinden bir çikolata paketi çıkardı. Sanki Violet'in içini okuyup hüzünlü olduğunu hissetmişti. "İhtiyacın olduğu zamanlar için asla çikolata yemeyi unutma. Beşinci yılının ilk günü güzel geçsin." dedi Remus.

"Seremonide soyadım duyulduktan sonrasına kadar bekle. Her şey o zaman değişecek göreceksin." Violet arkasını dönüp peronun duvarından geçip uzaklaştığı zaman içini tekrar bir sıkıntı kaplamıştı. Umarım kompartımanda tek başına kalabilirdi. Hiç sevmese de keşke Beauxbatons'ta olsaydım demekten kendini alamadı. En azından oraya herkes kendi başlarına olduğu uçan at arabaları ile gidiyorlardı.

Trene adım attığı zaman boş yerler aramaya başladı. Erken gelmiş olmalarına rağmen tamamen boş yer bulmak aşırı zordu. Bir tane bulduğu zaman sevinmeden edemedi. Kapısını açıp içeri girecekken itilmesi ile şaşkına dönmüştü. Kafasını kaldırıp kendisine çarpan kişilere baktı. İki turuncu saçlı çocuktu. Birbirlerinin aynılarıydılar. "Fred yavaş kızı ezdin. İyi misin?"

Violet kendisine soru soran çocuğa cevap vermediğini fark ettiği zaman dağılmış halini biraz düzeltti. Beauxbatons'ta olsa puanı kırılırdı bu kadar fazla bekletmesine. "İyiyim, sorduğun için teşekkür ederim. Sadece buradan gitmenizi isteyeceğim. İlk ben geldim ve yarım saattir boş kompartıman arıyordum." dedi Violet ikisine de bakarak.

"İyi olmana sevdim ama ne yazık ki buradan gidemeyiz daha önce hiç görmediğime emin olduğum kız. Bence beraber oturabiliriz."

Fred'in sunduğu teklife içten içe göz devirdi Violet. İki tanımadığı yabancıyla oturmak istemiyordu ve bunu onlara gayet nazik bir şekilde belirttiğini düşünüyordu oysaki. Yine de ilk gününün ilk dakikalarından sorun çıkartmak istemediği için kafasını salladı. "Pekala, oturun. Yeter ki sessiz olun."

Çocukların önünden geçerek kompartımana geçerek camın yakınına oturdu. Karşısına ikizler yerleştiğinde onlara bulaşmadan dışarı da aileleri ile ayrılan çocukları izledi. Tren birazdan hareket ederdi.

"Ee, nereden geliyorsun yeni kız?"

İkizlerden adını öğrenemediği olanın sorduğunu kıyafetlerinden anlamıştı ama yine de kafası hala karışıyordu. Tam anlamıyla onlara dönmeden sorularını yanıtladı, "Beauxbatons."

İçinden onunla konuşmaya çalıştıkları için sinirlenmeye başlamıştı. Kendisini tuttu. Nazik olmalıydı, böyle öğrenmişti.

"Ondan bize bağırmadın sanırım. Burada o kadar nazik olmak zorunda değilsin."

"Biliyorum ama böyle öğrendim. Elimde değil."

"Pekala. Adın ne?"

Violet duraksadı. Soyadını söyleyip söyleyemeyeceğini düşündü. Şimdiden insanları kendisinden uzaklaştırmak istemiyordu. Arkadaş olmasalar da tanımadığı insanları kaçırmak istemiyordu. Gerçi birisinin adının Fred olduğunu öğrenmişti. "Adım Violet."

"Nazik olduğunu düşünüyordum. Bizim adımızı sorman gerekmiyor mu Violet?"

"Sorsam bile yardımının olacağını düşünmüyorum. Unutacağımdan değil karıştıracağımdan..." İkizler kendi arasında güldü. Onların gülmesinden cesaret alıp Violet'te güldü. İçten içe soyadını sormadıkları için çok rahatlamıştı.

"Ben George. Az önce seni iten bu şahısta Fred. Bu arada o kadar benzemiyoruz. Benim yakışıklılığım birazcık daha fazla." Fred, omuzuyla George'a vurduğu zaman üçü tekrar güldüler. "Hey, yakışıklı olan benim. Sen onu dinleme, Violet." dedi Fred. "Saçların çok güzel. Kendin mi boyuyorsun?"

Violet BlackWhere stories live. Discover now