Minho odadan çıktığında Han sessizce diğerlerinin yanına gitti. İçeride temizlik yapan üçlüye bakıp konuştu. ''Ceza alırsak askerlik uzuyormuş. Alalım mı?'' Jungwoo kötü bir bakış atıp konuştu. ''Siktir git sen al cezanı. Sevgilinle bol bol vakit geçir.'' Jungwooya çemkirmiş Felix'e dönmüştü. ''Felix?'' Felix hiç oralı değildi. ''Efendim?'' duymazlıktan geliyordu. ''Ceza alalım da uzatalım mı?'' Felix iki elini kulağına yerleştirmişti. ''Anlamadım ne?'' Han derin bir nefes verdi. ''İyi Changbin sen gidince yeni askerler ile flörtleşsin de gör.'' Felix bağırmıştı. ''Hayır amına koyayım olmaz.'' Han zayıf yönden vurmuştu. 

''Ben de sana mesaj çekerim artık. Felix kocana yavşıyorlar diye.'' Felix sinirle baktı. ''Ben öyle birşey yapmam aslan parçası.'' Arkadan Changbin'in sesi geldiğinde Felix gülümsedi ve Changbin'e selam verdi. Changbin, Han'ın ensesine sesli bir şekilde geçirdi. ''İt ne diye Felix'in aklına sokuyorsun bunları.'' Ağzına hayali bir fermuar çekti. Changbin Felix'in dibine kadar gitmişti. Felix Sevgilisine aşk dolu gözlerle bakarken Changbin tam konuşacakken onların burda olduğumuzu hatırlayıp bağırdı. ''SİKTİRİN GİDİN KAPIYI DA KAPATIN.'' Mark pıskırdığında Jungwoo götüne vura vura odadan çıktı. 

Mark elindeki bez ile küfürler yağdırıyordu. ''Sikecem aşkınızı da, komutanınızı da bir oraya bir buraya mal olduk amına koyayım.'' Az önce kapattığı kapıya bağlı odadan ses geldi. ''MARK SENİ DUYABİLİYORUM YAVŞAK!'' Mark'ın gözleri büyürken Woo ve Han kahkaha atıyordu.

Yaklaşık 1 saat sonra temizlik bitmişti. Herkes yatakhanede uyurken Woo, Mark'ı dürtüyordu. ''Kalk.'' Mark uykulu gözler ile sevgilisine baktı. ''Ne oldu?'' Woo şımarıkça gülümsedi. ''Kay kenara.'' Mark yatakta biraz geriye kaymış kolları arasına giren oğlana bakmıştı. ''Naber yakışıklı numaran var mı?'' Mark göz devirdi. ''Uyu.'' 

Woo ile sarılarak uyuyan Mark, Woo'nun üstündeki çarşafı çekmesi ile yeri boylamıştı. ''Woo Bir kalkayım o yatağa gömeceğim seni.'' Woo sessiz bir kahkaha atmıştı. ''Aşkım vallaha bilerek olmadı.'' Han üst ranzadan sevgilisi ile mesajlaştığı telefonu kenara bıraktı. ''Napıyorsunuz bu saatte amcıklar uyusanıza.'' Felix konuştu. ''Sen niye uyumadın amına koyayım.'' Han telefonu gösterdi. ''Kocamla konuşuyorum.'' Felix sessizce telefonunu kaldırdı. ''Bendee!'' sessizce konuştuğunda ikili kıkırdadı. 

Seungmin kafasındaki yorganı indirip konuştu. ''Chan beni engelledi.'' yeni sesi gelen bedene baktı herkes. ''Sen niye uyumadın?'' Omuz silkti Min. ''Chan ile flörtleşiyordum. Wonpil mi ben mi dedi.'' Felix kahkahasını yüzüne yastık bastırarak durdurmaya çalışıyordu. ''Sen dedin demi?'' Min ukalaca kafa salladı. ''Yo Wonpil dedim.'' Felix tutamadığı kahlahasını atarken Woo yatağa vuruyordu. 

''Aga sussanıza Jeongin uyuyor.'' Yüzünü buruşturdu herkes. ''Hyunjin çok iyi bir sevgili.'' Johnny konuşurken Lucas susturdu onu. ''Sen sus amına koyayım.'' Johnny, Lucasa yastık fırlattığında Yuta bağırmaya başladı. ''Susun sikecem ebenizi.'' Lucas sessizce Yuta ile uğraşırken birden kapı açıldı. Komutan mı değil mi bilmiyorlardı. Herkes uyuyor numarası yaparken kapıdaki beden konuştu. 

''Uyudunuz mu biz geldik.'' Jaemin, Jeno, Haechan ve Renjun daltonlar gibi odaya girdiğinde Han kafasını kaldırdı. ''Komutan sandık amk.'' Jeno pişkin pişkin sırıtıp odanın kapısını kapattı. Şuan herkes uyanıktı. Işığı açarlarsa baskın yerlerdi. Bunu bildikleri için dolabın üstüne iki tane telefon koymuşlar flaşı açmışlardı. Ortaya da bir iki tane mum dikmişlerdi. Felix için tam romantik yerdi. Kekini mum ışığında yiyordu. 

''Çek artık şu kartı Renjun.'' Renjun yüzünü buruşturdu. ''Bekle amına koyayım çekeceğim germe.'' Jaemin, Jenoya bulaşırken Han sevgilisiyle konuşuyor, bir yandan Renjun'un kartı çekmesini bekliyordu. Felix ise yatağın neresinden çıkarttığını bilmediğimiz kekleri ağzına depiyordu. Jisung ve diğer Jisung bakışma yarışması yaparken Renjun, Jisung'u dürtüyordu. Park Jisung ve Han Jisung. Bu yüzden karışmasın diye koğuştakiler ona Han diyordu. Gittikçe çoğaldıkları için sessizce yan odadaki büyük askerler için olan salona geçtiler.

Wooyoung, Felixten kek istemiş ama Felix vermemişti. Wooyoung, Felix'in üstüne atladığında boğuşuyorlardı. Birden kapı açıldıgında yüzü tam görünmeyen kişi ile herkes boka batmıştı. Han uyuyor numarasını yere yatıp yapmıştı. Felix ve Wooyoung kapıya doğru dönmüşlerdi. Eğer Changbinse sıçmışlardı. Hyunjin koltuğa nasıl atladı bilmiyoruz ama birden koltuğa fırlamıştı. Renjun oturur pozisyondayken salonda bulduğu pikeyi kafasına geçirmişti. Aynen Renjun hiç görünmüyorsun. Ortadaki mum hepsini ele veriyordu. 

''Jisung burda mı diye bakmaya geldim ama...?'' Chenle, Sevdiği oğlana bakmaya gelmişti. Herkes eline geleni Chenleye fırlatırken Chenle isyan ediyordu. Kapıyı kapatıp içeri geçti. ''Oh Neka güzel neka güzel, ortama bak.'' Jisung yana kayıp Chenleye yer verdi. Han ise fotoğraf çekmeye çalışıyordu. ''Poz Verin lan.'' Han fotoğraf çektiğinde kaydedeyim derken yanlışlıkla storye atmıştı. 

Farkında olmadan telefonunu kapatıp kenara koydu. Minho ise sevgilisinin mesajına bakmayıp daha mühim ne paylaşmış olacağını düşünüp storye tıkladı. Yüzünde oluşan gülümseme ile ayağa kalktı. Azar zamanı. Diğerleri halinden memnun eğlenirken birden kapı açıldığı için uyuyor numarası yapamadılar. Çünkü ana salondalardı. Salonda oldukları için her türlü azar yerlerdi. Minho ışığı açıp içeri girdi. Herkes Minhoya bakarken Minho diğer koğuştakilerin burda ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. 

''Cin falan çağırmıyorsunuz demi?'' Herkes anlamsız bakışlarını yollarken Minho ışığı kapatıp aralarına oturdu. 30 küsür genç ona bakıyordu. Minho ona bakan gözlere dönüp hepsinin yüzünü taradı. ''Cin mi çağırıyordunuz yoksa?'' Renjun hızla kafa salladı. ''Hayır komutanım.'' Minho derin bir nefes verdi. ''Ha iyi, bir de askeriyede cin vakası yaşayamam.'' Jeongin fısıldadı. ''Dabbe-i askeriye.'' Minho kıkırdadığında ortada duran kartları eline alıp sakince diğerlerine baktı. Han ile göz göze geldiklerinde Han gülümsedi. Minho sakince kartları dizerken ağzını aralayıp ''Ee oynamıyor muyuz?'' dedi. 

Yarın Antrenman olmamasını fırsat bilmiş saat gece bilmem kaça kadar oyun oynamışlardı. Bir ara kapı açılmıştı. Gelen Ten komutandı. ''Minho napıyorsun?'' Minho pişkin pişkin elindeki kartları gösterdi. ''Kart oynuyoruz.'' Ten ağzının içinde cık cıklayıp eli ile Taeyongu çağırmıştı. Taeyong da odaya girdiğinde ağzı açık kalmıştı. ''Minho.'' dayanamayıp pıskırdığında içeri Changbin de girmişti.

Chan'ın yan odası olduğu için sadece askerler için olan salona gözü yarı kapalı girmişti. ''Işık-'' Tam ışığın niye açık olduğunu soracaktı ki ayin yaparcasına çember kuran komutanlara ve askerlere baktı. ''Napıyorsunuz lan?'' Chan, geri gideceği sırada Seungmin'i görmüş içeri girmişti. 

''E ben de geleyim madem.'' 

.

Finale az kaldı. Söyleyim dedim. 🤭🤐

 🤭🤐

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Yeriz yeriz - MinsungWhere stories live. Discover now