Carry on, carry on.

40 4 12
                                    

Matematik öğretmenleri her zamanki neşesi ile tahtaya logaritma başlığını attığında Yeonjun sıkıntıyla iç çekti. Okuldan veya matematikten nefret ediyor falan değildi, hatta eğlenceli bulurdu genelde ama o kadar çok uykusu vardı ki hiçbir şey dinleyemiyordu. Okulda iyi bir öğrenci sayılırdı ve derslerini yüksek tutmaya çalışıyordu bu yüzden derste uyumak da istememişti. Kısacası şu an acı çekiyordu.

"Şşt, çilek kafa." Arkadan duyduğu ses ile muhtemelen kendisi kadar çok acı çekmekte olan Hendery'ye döndü. Gözleri kıpkırmızıydı ve her an bayılacakmış gibi duruyordu, şaşılmayacak üzere.

Yeonjun Hendery'nin sırasına tek kolunu attığında bu hareketi yaparken varlıklarını fark etmediği boş su şişeleri yere düşmüştü. Panikle etrafa baktığında öğretmen dahil kimsenin umursamadığını gördü. Hendery bile umursuyor sayılmazdı...

"Ne oldu?" bütün yorgunluğunu yansıtan ses tonuyla sorduğunda diğer çocuk da yorgunca sırıttı.

"Öğle arasında bunları Soo'ya verebilir misin?" derken elindeki birkaç posta pulunu uzattı. "Benim çıkmam gerekecek." Aslında çocuk arkadaşının koleksiyonuna ilgi gösterip ona yardımcı olacak birisine benzemiyordu bu yüzden Yeonjun onun bu davranışını sevimli bulmuştu.

Pulları alıp önüne dönmek üzereyken durup tekrar çocuğa baktı. "Hey, sen nereye gidiyorsun? Gitmen şüphe çekebilir." Sonuçta o da suç ortaklarından birisiydi. İlk günden şüphe çekmek istemezlerdi.

"Halledecek işlerim var ve, seni bilmem şeker kafa ama ben uykusuzluktan ölebilecek durumdayım. Ayrıca sürekli okuldan çıkan biriyim, emin ol kimse bir şeyden şüphelenmez." sesindeki tamamiyle umursamaz tonla söyleyip üstüne omuz silktiğinde Yeonjun başıyla onaylayıp önüne döndü.

Şimdi düşününce, fark ediyordu ki dört yıl boyunca aynı sınıfta olduğu bu çocuk cidden de çoğunlukla sınıfta olmuyordu. Sebebini merak etti bir an, belki de bir gün sormalıydı. Hep böyle olurdu, kendimize o kadar çok odaklanırdık ki çevremizdekilerin hayatındaki şeyleri hiç fark etmezdik. Bazen bir insana çok yakın olsan bile bazı şeyleri sorgulamak istemezdin ve anlamazdın o insanın neler yaşadığını. Anlamak istemezdin, daha doğrusu. Eğer insanlar bencilliklerini biraz daha kenara bırakıp, başkalarının da hayatlarında yer edinip, sorunlarına destek olsa veya sorun olmasa bile en azından birbirini dinlese dünya daha iyi bir yer olur muydu? Bu biraz daha düşünmesine sebep oldu. Mesela Hyunjin, onu hiç dinlemiş miydi sahiden? Sevgili falan olmaları gerekiyordu ama birbirlerinin hayatları hakkında o kadar az şey biliyorlardı ki. Yeonjun hiç ona iyi olup olmadığını sormamıştı, gününün nasıl geçtiğini, ailesiyle arasının nasıl olduğunu veya başka şeyleri; sevgilisinin de ona yapmadığı gibi. Sadece, bir kalıp oluşmuştu ve yan yana durmuşlardı. Saçmaydı aslında. Kirli bir ilişkiydi, başından beri gerçek değildi sanki. Birbirlerine yararları dokunamıyorsa yan yana olmalarının ne anlamı vardı ki? Belki de o da iyi şeyler yaşamamıştı. Gerçi artık yaşamıyordu ve yaşamayacaktı ama Yeonjun bir kez bile olsa onun sorunlarını dinlemediği için kendisini suçlu hissetti. Dünyadan bir insan daha eksilmişti yalnız saatler önce, ama kimsenin umrunda değildi. Farkında bile değillerdi. Dünya dönmeye devam ediyordu ve insanlar da kendi hayatlarına odaklanmaya devam ediyordu. Bu kadar iğrenç bir yerde yaşıyorlardı işte. Bu iğrenç insanların arasındaki, başka bir insanın canını alacak kadar iğrenç olan başka bir insandı Yeonjun ise.

Öğle arasını haber veren zilin çalması ile düşüncelerini bir kenara bırakarak ayağa kalktı. Beomgyu ve Taehyun'u bulması lazımdı. Ve elbette Soobin'i.

İlk olarak Soobin'in sınıfına yöneldi çünkü muhtemelen Beomgyu Taehyun'u kantine sürükleyecekti ve her zamanki gibi istediği masayı kapmak için onu koşturacaktı. Sonra Yeonjun geç kaldı diye sinirlenip -ki bu zilden yalnızca iki üç dakika sonrasında yanlarında olmaması demekti- onun telefonunu durmaksızın arayacaktı. O da bir değişiklik yapıp telefonu sessize almak yerine cevaplayıp Soobin ile yanlarına geldiğini söyleyebilirdi.

Yavaş adımları ile sınıfın kapısının önüne geldiğinde çocuk tam da sınıftan çıkıyordu. Yeonjun'u görmesi uzun sürmedi, görünce ise yüzüne minik bir gülümseme yerleştirip onun yanına ilerlemişti.

"Hey. Beni bu kadar özleyeceğini düşünmemiştim hyung."

Pekâlâ, arkadaş gibi davranacaklardı sanırsa? En azından dün suç işlememiş gibi. Tamam, bunu yapabilirdi.

Elini çocuğun omzuna atarken bakışlarını onun yüzüne çevirdi. "Evet Soobin, sensiz iki dakika bile dayanamıyorum. Bundan sonra yanımda durman gerekiyor yoksa ne yaparım ben?"

Soobin gülümsemeye devam ederken elini onun beline çıkardı. Ardından kulağına eğilip fısıldamıştı. "Hyung, hiçbir şey çaktırma."

Evet, evet Yeonjun bunu yapabilirdi.

İnsanların tuhaf bakışları arasında kafeteryaya indiler. Bu bakışlar normaldi çünkü Hyunjin'in yaptığından sonra herkes ikisinin birbirine düşman olmasını falan bekliyordu muhtemelen. Gerçeği bilselerdi..

Telefonunun cebinde titremeye başlaması ile Soobin'in omzuna attığı kolunu çekip telefonu çıkardı.

"JUN HYUNG-"

"Geliyorum, geliyorum... Ama fazla korkutucu olmamaya çalış, yanımda Soobin var."

İşte başlıyoruz...

"Soobin mi? Aa tamam o zaman ya, bekliyorum." Soobin galiba sakinleştirici falandı, sinir küpüne dönmek üzere olan ev arkadaşını bile sakinleştirmeyi başarmıştı. Telefonu hemen bu sözleri sonrasında kapattığında arkadaşlarının oturduğu masaya yaklaşmışlardı iyice.

Masaya oturduklarında hemen karşısında oturan Taehyun tarafından göz hapsi altına alındığını hissetti Yeonjun. Arkadaşının bakışları onu korkuturken gözlerini kaçırdı. Daha birkaç saat önce birisini öldüren birisi için biraz fazla korkaktı ama sorun değildi, Soobin durumu kurtarmıştı çünkü.

Karşı koyamayacağınız gülümsemesi ile öldürücü bakışlar atan çocuğa dönüp konuşurken Yeonjun bakışlarını ona çevirmişti bu sefer. "Sizinle oturmamda bir sakınca var mı? Yeonjun hyung ile vakit geçirmekten hoşlandığımı fark ettim, arkadaşları ile de iyi vakit geçirmek isterim."

Taehyun'un yüzüne hafif bir tebessüm yerleştiğinde ve Soobin'e hiçbir sorun olmadığını söylediğinde Yeonjun şaşkınlıktan açık kalan ağzını saklama gereği duymadı.

Choi Soobin cidden işinde ustaydı.

CheckMate (YeonBin)Where stories live. Discover now