But now I've gone and thrown it all away.

126 8 12
                                    

Yeonjun elindeki kıyafetleri çamaşır makinesine atıp gereğinden fazla çamaşır tozu ve yumuşatıcı koyarak makineyi çalıştırdı.

Eve gelince sırayla duşa girmişlerdi -Soobin başta ilk girmemekte ısrarcı olsa bile kabul etmek zorunda kalmıştı- ve şimdi de uyumak için bir saat kadar vakitleri vardı. Okula gitmezlerse şüphe çekebilirdi bu yüzden tüm gün ayakta uyuma riskini almalılardı. Zaten Hyunjin yarın okulda olamayacaktı. Yani, bir daha hiç olamayacaktı elbette ama... Eğer cesedini okula falan getirmezlerse. Ki getirmezlerdi. Muhtemelen. Her neyse, onun okulda olmamasının üstüne onların da olmaması tuhaf olurdu.

Makinenin çalışmaya başladığından emin olduğunda doğrulup oturma odasına ilerledi. Soobin ondan aldığı basit bir eşofman takımını giymiş, koltukta gergin bir şekilde oturuyor ve etrafı inceliyordu. Muhtemelen yirmi dakikadır falan burada oturuyor olmalıydı. Ve muhtemelen uykusu da gelmiş olmalıydı. Gece boyunca ceset taşıdıkları gerçeğini göz önüne alınca şaşırtıcı da sayılmazdı aslında.

"Sana yorgan ve yastık getireyim..." dediğinde çocuk başıyla onayladı. Evet, uykusu olmalıydı.

"Yeonjun hyung, bir saniye, gitme lütfen."

Çocuğun o daha arkasını dönemeden seslenmesi ile bakışlarını ona çevirdi. Ama yüzündeki ifade panikle yanına ilerlemesine ve oturmasına sebep olmuştu. "Bir sorun mu var, Soobin? Koltukta yatman güzel değil biliyorum... İstersen yatağımı da verebilirim ama istemezsin diye düşünmüştüm-"

"Hayır hyung, sorun o değil." Bunu söyledikten sonra birkaç saniye duraksayıp devam etti. "Ev arkadaşın, Beomgyu. Ona ne anlatmayı düşünüyorsun?" çocuk çekinerek sorduğunda yerinde rahatsızca kıpırdandı. Sahiden, ne anlatacaktı ki? Direkt olarak cinayet işlediğini söyleyemezdi, hayır. Arkadaşının panik atağı vardı ve bunu tetiklemek istemezdi. 'Birini öldürdüm ve suç ortaklarıma tam olarak güvenemediğim için birini yanımda eve getirdim.' de diyemezdi tabii. Hayır, öldürmekle ilgili hiçbir şey söyleyemezdi. Şu an morgda yatan sevgilisi ile buluştuğunu da söyleyemezdi çünkü bu ileride onunla son görüşen kişi olmasından dolayı şüpheli durumuna düşmesine sebep olurdu.

Koltukta bağdaş kurarken derince bir iç çekti. "Şimdilik... Hiçbir şey. Yani, seninle buluştuğumu söyleyebilirim. Ne dersin?" Aklına gelen en iyi çözümü sunduğunda yanındaki çocuk gerginlikle gözlerini kaçırmıştı.

"Peki... Ona olan güvenini sorgulayabilecek kişi ben olmamalıyım biliyorum ama bu işin içinde olduğum için, bilirsin, söylemeye karar verdiğin zaman geldiğinde söylemeden önce bana da haber ver, olur mu?" yine çekinerek sorduğunda Yeonjun gülümseyerek çocuğun mavi saçlarını karıştırdı. Fazla stres yaptığını söylerdi normal şartlarda ama normal şartlarda olduklarını sanmıyordu. Birbirlerinin basit bir sırrını falan tutuyor değillerdi, bu yüzden stres hâlinde olması doğal bir durumdu. Hatta kendisinin ondan daha stresli olması gerekirdi çünkü sevgilisinin kafasını patlatan da oydu sonuçta.

"Bana yardım etmesen şu an ne yapıyor olurdum hiç emin değilim. Bu yüzden fikirlerine anlayış göstereceğim Soobin, endişelenme." dedikleri üzerine yanındaki çocuk da gülümseyince kalkmak için bir hamle yaptı. Saatin kaç olduğunu unutmamaları gerekiyordu ve okulda olabilmek için ikisinin de bir an önce yatması gerekiyordu.

Ama yine kalkamadı. Çünkü Soobin kolundan tutup onu engellemişti.

"Hyung, biraz saçlarınla oynayabilir miyim?"

Tamam, tuhaf bir soruydu. Sorana göre farklı anlamlarla yorumlanabilir bir soruydu aynı zamanda ama soran kişi hakkındaki düşünceleriniz net olmadığında yorumlayamıyordunuz da. Yani Soobin onun tam olarak neyiydi onu bile bilmiyordu. Suç ortağı gerçekten de en uygun tanım olurdu ama. Tuhaf bir çocuktu o. Normal şartlarda onun saçıyla oynayan üç kişi vardı: Annesi, Beomgyu ve Hyunjin.

Annesi artık onun varlığını önemsiyor sayılmazdı, Beomgyu uyuyordu ve Hyunjin ölmüştü.

Bir saniye, ne? Hyunjin ölmüş müydü?

Ah evet, doğru. Hyunjin'i o öldürmüştü değil mi...

Tamam, sakiniz.

"Pekâlâ." mırıldanarak söyleyip tekrar çocuğun yanına oturduğunda yanındaki mutlu duruyordu. Modu o kadar hızlı değişen birisiydi ki Yeonjun artık sorgulamayı bırakmıştı. Bu da onun kişiliği falandı herhalde. Gerçi kişilik denir miydi ona da emin değildi. Çocuğun davranışları genelde tutarsızdı ama yaptığı şeyler samimi geliyordu. Hayır, hayır onun için ceset saklayacak yer bulması falan değildi samimi gelen. Daha farklı şeyler. Gülümsemesi, sakin ses tonu gibi şeylerdi. Veya durduk yere saçı hakkında yorum yapması gibi şeyler.

Şimdi de tuhaf bir şekilde saçlarını okşuyordu. Tuhaftı evet ama Yeonjun şikayetçi sayılmazdı, hatta bunu rahatlatıcı bulmuştu diyebiliriz. Gözlerinin kapanmaya başladığını hissettiğinde onları açık tutmak için kendini zorlamadı. Cidden yorucu bir gece olmuştu ve uykuya ihtiyacı vardı.

"Hyung."

Yeonjun sinirle homurdanarak yastığına daha da sıkı sarıldı. Kalmak istemiyordu. Uyumak istiyordu. Aklında olan tek şey daha fazla uyku istediğiydi.

"Hyung, kalk artık! Tanrı'm..." yastığına başını gömmek için hareket ettiğinde yastığın da hareket etmesiyle panikle gözlerini açtı.

Peki, yastık aslında şu an gözlerini ovalamakta olan Soobin'di. Ve ona kalkması için bağıran kişi de biricik ev arkadaşı Beomgyu oluyordu.

"Gyu, bağırmasana! Henüz zihinsel olarak uyanamadım. " Soobin'den biraz uzaklaşıp koltukta doğrulduğunda ve somurtarak arkadaşına baktığında arkadaşı pek de mutlu görünmüyor gibiydi.

"Hem o buraya ne zaman ve nasıl geldi?" Beomgyu iç çekip hâlâ uyanmaya çalışan çocuğu işaret etti. "Ve merhaba Soobin, seni bu şekilde uyandırdığım için üzgünüm. Günaydın."

Soobin uykulu gözlerini çocuğa çevirip gülümsedi. "Sorun yok, asıl ben özür dilerim. Günaydın." Biraz rahat mıydı sanki... Yani Yeonjun bile rahat sayılmazdı çünkü sevgili ev arkadaşı onu çok fena pataklayacak gibi bakıyordu.

Gergince boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "O konuda, dün gece sen uyuduktan sonra öylesine parkta buluştuk ve Soobin yürümekten yorulunca evine kadar yürümesini de istemedim." Güzel uydurmuş sayılırdı. Tamam, o kadar da güzel değildi ama idare ederdi yani. Aklına daha iyi bir bahane geldiği söylenemezdi. Arkadaşına yalan söylemekten şimdiden nefret etmiş olsa da yüz ifadesini sabit tutup bir şey belli etmemeye çalışsa iyi olurdu.

"Peki ya neden koltukta sarılarak uyuyordunuz..?" Beomgyu bunu yüzünde belirmeye başlayan garip bir sırıtış ile sorduğunda o cevaplamayamadan hâlâ yanında oturan çocuk yanıt vermişti soruya.

"Konuşurken uyuyakalmışız." Yüzünde yine o samimi gülümseme vardı ve kesinlikle işe yarıyordu çünkü ev arkadaşı başıyla onaylamış, on beş dakika içerisinde hazır olmaları gerektiği ve kahvaltı yapıp okula gitmeleri gerektiği hakkında bir şeyler söyleyip hazırlanmak için kendi odasına çekilmişti. Bu biraz haksızlıktı çünkü çocuk onu bir cümlesiyle ikna ederken Yeonjun denemiş olsa yıllar sürebilecek gibi hissettiriyordu.

Tuhaftı bu, daha dün gece kendisi ile ceset saklayan çocuk tuhaf bir şekilde masum görünmeyi başarabiliyordu. Bu tabii işlerine gelirdi ancak Yeonjun'un ondan biraz korkmasına da sebep olmuştu. Yani, bu isterse onu da kandırabileceği anlamına gelmez miydi? Emin değildi. En azından öyle bir şey olmamasını umuyordu.

CheckMate (YeonBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin