"Buraya geldiğimden beri garip davrandığımın hepiniz farkındasınız biliyorum." Bize kısa bir bakıp konuşmaya devam etti. "Trenle geldiğimi hepiniz biliyorsunuz. Başka birisiyle yolculuk yaptığımı da. İşte o gün bir şeyler oldu."

Chan hyung lafını bölüp "Ne gibi şeyler?" diye sordu.

"Biz beraber olduk."

"Beraber?" Jeongin sorusuyla gülmeden edemedim. Chan hyungun attığı bakışla eski suskun halime dönerken Minho, "Seviştik işte nasıl diyeyim başka." diye çıkışmıştı.

"Hiç tanımadığın biriyle?" Chan hyung resmen Minho'yu sorguya çekmiş gibiydi.

"Evet, tanımıyorduk birbirimizi." Başımı Jeongin'in omzuna yaslayıp dinlemeye devam ettim. "Şimdi size anlattığımda garip geliyor olabilir ama öyle değildi. Ondan gerçekten hoşlandım ve ayrıldıktan sonra numarasını almadığım için defalarca kez pişman oldum."

"Bugün ne oldu da içtin o zaman?" Bu sefer Chan hyungdan önce ben davranmıştım.

"Bir arkadaşımla buluşacağım demiştim ya. Liseden arkadaşım, Felix'ti. Bana bir arkadaşının daha bize katılacağını söylemişti bende onaylamıştım. Ama sonra buluştuğumuzda onu gördüm. Başta çok şaşırsamda aslında içten içe çok sevinmiştim. Fakat onu buna belli etmediğim için her şeyi bok ettim."

"Nasıl yani?"

"Mekana geçip oturduğumuzda Felix sürekli siz tanışıyor gibisiniz deyip durdu. En sonunda o da sana geçen anlattığım kişi Minho gibi bir şey dedi. Beni ne diye anlattı bilmiyorum ama o anlık bir sinirle alt tarafı seviştiği bir adamım, gözünde daha fazlası değilimdir diye düşündüm ve olay da uzamasın diye bir hataydı dedim."

"Sen harbi salaksın ya." Kafamı kaldırıp Minho'ya baktım. Gerçekten salaktı yalan değildi.

"Biliyorum." Bakın o da biliyor salak olduğunu.

"Ee, ne olacak peki böyle?"

Derin bir nefes alıp "Bilmiyorum," dedi. "Ben hataydı dedikten sonra kalkıp gitti. Sonra peşinden de Felix'i yolladım fakat ne oldu bilmiyorum. Ama biz başlamadan bittik, bunu biliyorum."

"Düşünme hemen öyle." Hepimiz Jeongin'e ciddi misin sen bakışı atarken o, "Ne var ya, olabilir böyle şeyler. Hemen olumsuz düşünüyorsunuz. Gidip konuşursun anlatırsın gerçek hislerini." demişti.  Haklıydı aslında. Biz her şeye olumsuz tarafından bakmaya alışmıştık sadece.

"Keşke." Minho'nun sesini duymamla kalkıp yanını oturdum ve kolumu omzuna attım. İlk başta ters bir bakış atsa da kafasını omzuma koymuştu.

"Sıkma canını. Belki de Jeongin haklıdır, gideriz beraber konuşursunuz ikiniz. Eminim o senden daha üzgündür şu an."

"Büyük ihtimalle öyledir evet."

"O yüzden sıkma canını. Sabah Felix'e yazarsın. Bugün halledin bak. Dönmemize az kaldı, sonra hiç göremezsin." Ayağa kalkıp devam ettim. "Hadi gidin sizde artık. Güneş doğdu neredeyse, uykusuzluktan bayılcam yoksa birazdan."

Jeongin ve Chan hyung ayağa kalkıp odadan çıkacakken Chan hyung geri dönmüş Minho'ya sarılmış ve öyle gitmişti. Gözlerimi devirirken yatağıma yattım ve Minho'ya döndüm."Sıkma canını ve yat uyu. Sabah böyle hasta bir şekilde gitmek istemezsin eminim. Çirkin duruyorsun bayağı, bil yani."

"Teşekkür ederim." Cevap vermeyip gülümsediğimde arkasını dönmüştü.

Anlattıklarına cok şaşırsam da bir şey belli etmemiştim. Minho'yu çok iyi tanırdım ve onun birisiyle böyle bir şey yapması demek gerçekten etkilenmiş olduğu anlamına geliyordu. Onun mutluluğunu her şeyden çok isterdim. O yüzden en iyi seçenek bugün gidip konuşmaları olacaktı.


-

bir tane hyunjin'im olsaydi tum sorunlarim cozulurdu🥺

yine gecis bolumu oldu... ve yine yazdim aklima ne gelirse :( fici cok uzun tutmak istemiyorum en fazla 20-25 bolum olur belki. o yuzden kavusur bizimkiler yakinda merak etmeyin

BU ARADA bugun dogum gunum, minho'm yayin acti, fic su an minsung'da 24. sirada... guzel bir gun oldu mutluyum sizi seviyorum muaaah<33

together | minsungTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon