Bölüm 7 | Enola

Start from the beginning
                                    

"Beni kışkırtıyorsun."

"Haklısın. Kendimi tutamadım."

"Şimdi durumu özetlememe izin ver Leo efendi. Benim hakkımda her şeyi biliyorsun. Parmağımdaki geçmeyen yaradan, baktığım gökyüzüne kadar. Bu kadarı bile yeterince ürkütücüyken bir de beni duygusal bir karmaşaya sürüklüyorsun."

Mesaj yazdığını gösteren üç nokta belirdi ancak onu beklemeden tekrar yazmaya başladım.

"Ruhunu görmek istiyorum evet. Ama benimkini de sağlam tutmam lazım."

"Biliyorum." Yazdı hemen. Bu defa cevabını bekledim.

"Seninle aynı gökyüzüne bakıyoruz evet. Ama aynı yaraları paylaşıyoruz da. Bazen aynı yerden acıdığımızı hissediyorum. Aynı çığlıkları attığımızı, aynı serzenişlerde bulunduğumuzu... Dünyaya ayrı pencerelerden bakarken, aynı çaresizliklerde buluştuğumuzu... Aynı kavgayı verdiğimizi, aynı ilacı aradığımızı hissediyorum."

Mesajını doğru anlamak, kelimelerini tam olarak kavrayabilmek için iki kere okudum. Sonra devamı geldi.

"Ben seni bu seneki değişiminle fark etmedim asi kız. Biz uzun zamandır aynı gökyüzünü paylaşıyoruz. Hava aydınlanmadan bahçeye inip, çiçeklerini suladığını bilecek kadar çok geçtim kapının önünden. Aynı ormanda saatlerce beraber yürüdük belki. Aynı patikaları ardışık adımlarla geçtik. Gün be gün değişimini gördüm. Acıyla eridiğini, kavgayla kaşlarını çattığını, günlerce aynı ağaçla konuştuğunu fark ettim. Biz bütün yaz beraberdik seninle. Burnumun ucunu göremeyecek kadar çaresiz zamanlarımda, bir tek seni gördüm ben."

Yazdıklarını şaşkınca okudum. Bu kadar yakınımda ama bu kadar uzak olduğunu nasıl tahmin edebilirdim ki? Hızla bahsettiği tüm anları zihnime getirmeye çalıştım. Ormanda saatlerce süren yürüyüşlerimi, her gün derdimi anlatarak ağladığım ağacı, nefes alabilmek adına daha güneş doğmadan suladığım çiçekleri... Bu kadar çok anıma şahit olması hem ürkütücüydü hem de bir şekilde yalnız olmadığımı hissettiriyordu. Ancak kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım o anlarda kendimden başka hiçbir şey hatırlamıyordum. Hatta kendimi de fiziksel olarak değil, tamamen o anki hissettiklerimle anımsayabiliyordum.

Hatıralarımda Leo Bey'e ait bir siluet bile yoktu. O anlara dönüp her şeyi değiştirmeyi, acılarıma gömülmeme rağmen, onun da bir şekilde yanımda olduğunu bilmeyi isterdim. Belki o zaman böylesine saçma bir aykırılık peşine düşmez, Leo'nun dediği gibi asi olacağım diye kendimi kaybetmezdim. Çıktığım yolculuğun saçma olduğunu kendime ilk itiraf edişimdi bu belki de. Hatta Leo Bey hayatıma girdiğinden beri babamın ihaneti olarak algıladığım evliliğini eskisi kadar dert etmez olmuştum. Çiçek Hanım günümü işgal eden büyük bir engel olmaktan çıkmış, artık geri plana attığım bir dert gibi gelmeye başlamıştı.

Leo Bey de bana iyi geliyordu.

İçimden gelen ilk şeyi yazdım.

"Keşke yanıma gelip tanışsaydın."

"Bir keresinde deneyecektim." Yazdı. Kalbim yine dört nala koşmaya başladı.

"Ne zaman?" yazdım hemen.

"Devamlı konuştuğun ağacın orada bekledim seni bir akşam."

"Gelmedim mi?"

"Hayır, geldin. Ama biraz farklıydın."

"Nasıl yani?"

"Saçlarını kızıla boyatmıştın. Bütün akşam öylesine çatık kaşlarla oturdun ki, doğru zaman değil diye düşündüm."

Leo'yu BulWhere stories live. Discover now