dinner invitation

Magsimula sa umpisa
                                    

"Evet, gel birlikte gidelim. Bu arada merhaba Sam." İkisinin küçük sohbetinden sonra Stella ve ben lavaboya gittik.

"Noldu Dorothea? Kavga mı ettiniz?" Başımı salladım. Suyu açıp yüzüme su çarptım ve peçeteyle kuruttum. Ağlamak istemiyordum ama çoktan gözlerim kızarmıştı.

"Hey, gel buraya." Stella bana kocaman sarıldı. Sırtımı sıvazlarken burnumu çektim. Kendimden nefret ediyordum bu kadar güçsüz olduğum için.

"Sam her zamanki Sam işte. Takma onu." Sam ve Stella uzun zamandır arkadaştı. Tabii ben gelene kadar. Artık eskisi kadar konuşmuyorlardı. Stella daha çok benimle konuşuyordu.

Kendimi birkaç dakika içinde toparlayıp aynaya baktım. Daha iyi görünüyordum.

"Teşekkür ederim Stella. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum."

Gülümsedi. "Duygusallaşma yine aptal kız." Stella benden beş yaş büyüktü ancak yine de her şeyimiz uyuyordu.

"Konu ne diye sormadım farkındaysan ama bu sonradan sormayacağım anlamına gelmiyor." diye de ekledi.

Başımı salladım. Birlikte lavabodan çıktık ve piknik alanına doğru yürüdük. Tanrım. Açık hava olmasına rağmen parfüm kokuları birbiriyle yarışıyordu.

"Jim ne yapıyor? Her şey yolunda mı?" Başını salladı. "Her şey harika gidiyor. Hatta ikinci çocuğu düşünmeye başladık. Leslie üç yaşına girecek neredeyse. Aralarında çok yaş farkı olmasını istemiyorum." Gülümsedim.

"Leslie bebekleri seviyor. Harika bir abla olacağından eminim. Umarım bu da kız olur." Gülerek koluma vurdu.

"Yaa hayır! Bir tane de erkek istiyorum."

"Baş belaları."

Birkaç kadının yanına gelmemizle sohbetimizi kestik ve onlarla selamlaştık. Kocalarından bahsediyorlardı. Başka konu yokmuş gibi.

"Sizin nasıl gidiyor tatlım Sam ile? Bir buçuk sene olacak. Hala çocuk görememek bizi üzdü. Eminim ki çocuğunuz çok güzel olurdu." dedi esmer kadın. Sanırım adı Kylie'ydi.

Aşırı çok ters cevap vermek istesem de yapmadım. Sam duyarsa kızabilirdi.

"Mükemmel gidiyor ancak şu an çocuk düşünmüyoruz. Belki seneye." Kollarımı göğsümde birleştirip masada duran şaraplardan birini elime aldım.

"Sen gençsin de yani Sam neredeyse otuz yedi olacak." Sana mı soracağız diye bağırmak istiyordum. Ama onun yerine şarabımı yudumladım.

"Çocuk doğurup bakmaktan daha önemli işlerimiz var. Her kadın çocuk yapıp ona bakmak için evlenmiyor nasıl olsa." Kylie'nin çalışmadığını ve iki çocuğunun olduğunu biliyordum. Normal şartlarda bunu laf sokmak için kullanmazdım ancak şu an beni çok sinir etmişti. Yoksa onun yaptığına karşı saygım sonsuzdu.

"Sadece küçük bir öneri tatlım. Sakinleş." dedi şarap bardağını benimkiyle tokuştururken. Sinir bozucu bir şekilde gülümsedim.

O sırada masaya Cassandra yaklaştı. Herkes ona selam verdi. Seviliyorsun Cassandra.

Cassandra diğerlerine selam verdikten sonra karşımdaki boş yere oturdu. "Dorothea! Seni gördüğüme çok sevindim." Göz devirmemek için zor durdum. Samimi olduğu belliydi ama beni sadece bir kere görmüştü ve nasıl böyle cana yakın olabiliyordu?

"Ben de seni gördüğüme çok sevindim Cassandra. Bugün çok güzel görünüyorsun." Kesinlikle rol yaptım.

"Teşekkür ederim. Dedikodumu yapmasınlar diye özenle hazırlandım. Kadınları bilirsin." Sona doğru sesini kısmıştı.

false art | styles Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon