1.0

39 6 0
                                    


"Cidden hoşlanıyorum." 


Kafasını yastığa bastırıp çığlık attı Mark. Yanındaki sandalyede oturan Jeno umursamadı arkadaşının saçma hareketlerini. 


"Bir şey soracağım. Renjun'in anlattıklarına göre Haechan'ın bir laneti varmış. Tabii çok kişi bilmiyor bir yerde ötme sakın. Sen etrafındayken olmuyormuş böyle bir şey. Olanları da geri düzeltiyormuş." Göz kırpıp kafasını salladı. "Ne iş?"


"Bence sen onu şimdi geç. Ben çok kötü bir şey yaptım." Yüzü yastığa gömülü olduğundan dolayı sesi boğuk çıkıyordu. 


"Yine ne yaptın?"


"Babam taht için konuştu benimle. Bir eş bulmam gerekiyormuş bunun için. Bana Haechan'ı önerdi ve evet dedim!"


Çığlık.


"Sen de kabul ettin yani? İnanamıyorum! Sana ne diye sesleneceğim şimdi ben?" 


"Saçmalama Renjun, normalde nasıl sesleneceksen öyle tabii ki."


Haechan ve Renjun, Mark ve Jeno'nun bulunduğu dairenin üç daire yanındaydı. İki taraf da aynı konuyu konuşuyor bu olayın nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışıyorlardı. 


Bir anda olan bir olaydı ve karşı tarafın kabul edip etmeyeceğini bilmiyorlardı. Onlar heyecanla tartışırken sarayın kapıları çalındı coşkuyla. 


"Kralın güzel haberleri varmış. Herkesi büyük salonda bekliyor!"


Yarım saat içinde doldu salon. İçeridekiler birbirine bakıyor kralın ne söyleyeceği hakkında tahminler yürütüyordu. Haechan ve Renjun bir köşeye sinmiş merakla etrafa bakıyorlardı. 


Sonunda salona kral girdi ve tahtına oturdu. Yüzündeki gülümseme ile tüm salonda gözlerini gezdirdi. 


"Yaşım ilerledi artık. Bence oğlumun tahta geçme zamanı geldi." Salon pür dikkat onu dinliyordu. İstesem bu kadar sessiz olmazlar diye düşündü kral. 


"Ee tahta geçen kişi kral olduğuna göre kralın da bir eşi olmalı değil mi?" Mark'a dönüp konuştu kral.


"Oğlum, gelecekteki eşini al ve yanıma gel."


Mark, Haechan'ın önüne gelip onu ayağa kaldırdı. Krala doğru ilerlerken fırsattan istifade Jeno da soluğu Renjun'in yanında aldı. 


"Baksana, kralın başında tacı yok. Bu ne demek sence?"


Renjun'in onunla atışmayıp üstüne sohbet etmesi Jeno'yu başta şaşırtsa da hemen cevap verdi sağındaki minyon tipli çocuğa. 


"Taç yeni sahibine verilecek demek. Hem bak, İki tane taç geliyor, Haechan da takacak!"


Başta sakince anlatırken bir anda yükselmesi yaşça büyük olanı güldürdü.


"Kral olmasam da bence benim de bir eşe ihtiyacım var ve bence senin de öyle. Ne dersin Renjun, eşim olur musun?"


Onaylar mırıltılar çıkardı sarı saçlı. "Hm, olur." Kızarık yanaklarıyla çok tatlı duruyordu!"


Haechan ve Mark'a taçları takıldı. 


"Şimdi tahtın yeni sahiplerini selamlayın."


Salondaki herkes yere eğiliyor. "Çok yaşayın majesteleri!"


...


"Prensesim, koşmayın düşeceksiniz."


"Bana bir şey olmaz. Hem ben bugün yetişkin oldum. İstediğimi yaparım."


Nefes nefese kalıyor zavallı Hyesun. Bir prensesin arkadaşı ve aynı zamanda yardımcısı olmak kolay değil. Özellikle de o prensesin sonsuz enerjisi varsa. 


"Yetişkin oldunuz evet ama prenses olduğunuzu unutmayın lütfen. Prensesim koşmayın artık yetişemiyorum size!"


Hoş bir kıkırtı bırakıyor ormana. "Buraya gel. Sana göstereceğim şey burada!" Aralarında biraz mesafe var, sesi duyulsun diye bağırıyor prenses. 


Sonunda küçük bir gölle karşılaşıyor Hyesun. Prenses ayağındakileri bir kenara çıkarıp suya basıyor. Kıyafeti ıslanmasın diye de sıkı sıkı tutuyor elleriyle. 


"Hadi gel, su çok güzel."


He Ran arkadaşına bakıyor. O da aynı işlemleri yapıp suya giriyor. Zaman geçiyor, iki arkadaş her şeyi unutuyor. Birbirlerine su atıyorlar, gölün sığ kısımlarında bata çıka ilerliyorlar. 


Hava kararmadan önce eşyalarını toplayıp biraz da ıslanmış giysilerini kurutmaya çalışarak saraya gidiyorlar. Şimdi sıra kimseye görünmeden odalarına kaçmakta!

Purple Haired Queen•MarkHyuckWhere stories live. Discover now