0.2

63 9 0
                                    

Gözlerini araladığında tanıdık olmayan odaya baktı Haechan. Aceleyle ayağa kalktı ama başı döndüğü için kalktığı yere geri oturdu.


"Yorma kendini, kaç gündür uyuyordun."


Panikle açıldı gözleri, oturduğu koltuğa sindi iyice. Bacakları hazır kıta kaçma pozisyonunu alırken elleriyle güç almak ister gibi üzerindeki battaniyeyi sıkıyordu. 


"Korkma sana zarar vermeyi düşünmüyorum. Sadece merak ediyorum, ne attı seni buraya?"


Yutkundu. Güvensizlik duygusu gözlerinden okunuyordu. Bu da Haechan ile konuşan yaşlı adamı güldürdü. 


"Zarar vermeyeceğim dedim ya. Her gün evimin önünde biri bayılmıyor. "


"Ş-şey ben, kaçıyordum."


"Kaçmak, neyden kaçıyordun? Yoksa hırsız mısın?"


"Hayır öyle değil!" Hiddetle çıkıştı oğlan. "Evimizi yakan insanlardan kaçıyordum."


Hayretle kaşlarını kaldırdı, uzun sakallarını sıvazladı. Kaşları normale dönerken konuşmaya başladı. 


"Siz? Yani tek kişi değilsin. Pekâlâ genç adam, anlatacağın çok şey var gibi görünüyor."



...


"Haechan, topumuzu patlattın!"


"İ-isteyerek yapmadım. Yemin ederim."


Ellerini kaldırıyor masumca. Hiçbir şeyi kasıtlı olarak yapmıyor. Arkadaşlarına zarar vermek aklına gelen son şey bile değil.


"Hep böyle oluyor, ne zaman seninle oynasak oyuncaklarımıza bir şey oluyor. Oyunlarımız senin yüzünden bozuluyor!"


Ona bağırıyorlar ama sinirleri hala yatışmıyor. Biri susuyor ardından diğeri başlıyor. 


"Git buradan! Artık seni yanımızda istemiyoruz."


Oluşturdukları yuvarlağın içine aldıkları Haechan'a nefretle bakıyor hepsi. Aralarından en yapılı olanı itiyor çocuğu yere doğru. 


Yere düşerken gözleri doluyor. Hemen sonra kafasında bir baskı hissediyor. Yanlışlıkla patlattığı top başından aşağı düşerken artık olmayan arkadaşları terk ediyor Haechan'ı.


Kirli toprakta yerde oturuyor, önünde patlattığı top duruyor. Artık görüşü bulanıklaşırken gözünden bir damla yaş düşüyor.


Kalkıp eve doğru adımlıyor. Kapıyı aralayıp konuşuyor. "Noona, hiç arkadaşım kalmadı artık." Kollarıyla gözlerini siliyor bir yandan da akan burnunu çekiyor. 


"Ben varım ya. Üzülürüm bak." 


Dudakları kıvrılıyor, biraz da olsun yüzü gülüyor. "Özür dilerim noona, seni kırmak istememiştim."


Sarılıyor kadına. "Kırılmadım tatlım. Sadece biraz eğleniyorum."


Onlar şöyle kenarda dursun, sabırları taşan sinirli çocuklar soluğu ailelerinin yanında alıyor. Olayları bir bir -belki bir tık da abartarak- anlatıyorlar. 


Köyün ileri gelen üyelerinden biri konuşuyor kaşlarını çatarak. 


"Zaten köye geldiklerinden beri huzur falan bırakmadılar."


"Evet, kuyudaki su da kurumuş. Burada dururlarsa aç ve susuzluktan öleceğiz!"


Onaylar mırıltılar duyuluyor. Kendini korumak isteyen halk, çareyi tehlikeli çözümlerde buluyor. 


"Burada ölecek varsa o da biz değiliz." Gülüyor, gözleri kin bürünmüş biri. 


"Ne demek istiyorsun?"


"Evlerini yakalım. Başka şekilde onlardan kurtulamayız."

Purple Haired Queen•MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin