Daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım. Akın sorgulayan gözlerle bana baktı. Anlaşılan böyle bir tepki vermemi beklemiyordu. Karnım ağrımaya başlayana kadar güldüm ve sonunda durdum. Ağlayasım gelmişti ama göz yaşlarım akmıyordu ki... Bir başka saçma sorunum da buydu. Ne yapsam ağlayamıyordum! O kadar çok ağladıktan sonra göz yaşlarım elimden alınmıştı galiba.

"Hilal... Keser misin şunu! Gülme artık!"

"Özür dilerim!"

"Hala gülüyorsun."

"Tamam tamam sustum!"

"Ne oldu? Neyin var?"

"Hmm neyim mi var... Babam öldü, ailem perişan halde, peşimde İstanbul'un en güçlü mafyalarından biri var, mahallem zarar görebilir, sevdiğim adam her an öldürülebilir... Daha sayayım mı? Çünkü başımda beladan başka bir şey yok."

Akın hiçbir şey söylemeden beni izlemeye devam edince rahatsız olduğumu hissettim. Ne diye bakıyordu şimdi?! Tam ağzımı açıp soracakken konuşmaya başladı.

"Pars hakkında bir şeyler öğrendim."

"Ne öğrendin?"

"Duymak isteyeceğini sanmıyorum."

"Ama istiyorum. Söyle Akın. Ne ile ilgili?"

"Annesiyle daha doğrusu ailesiyle. Parsın ailesi biraz şey... Pis bir aile... Yani ona bakınca neden böyle olduğu anlaşılıyor ama..."

"Akın lafı uzatma da anlat!"

"Emin misin?"

"Akın!!"

"Tamam dinle o zaman... Pars'ın dedesi Mithat Barlas zamanında İstanbul'un en büyük mafyasıymış. Adamın karısı erkenden ölmüş ve geriye kızı ile oğlu kalmış. Oğlan Egemen Barlas, kız..."

"Parsın annesi..."

"Evet... Adı Süreyya. Süreyya Barlas. Anlatılanlara göre kadın çok zeki ve güzelmiş. Babası yerini ona bırakmak istiyormuş."

"Koca İstanbul'u, kızına mı bırakacakmış? Vay be..."

"Oğlunu fazla sevmiyormuş diye duydum. Bu yüzden oğlan, ablasından kurtulmaya çalışmış. Babası ölüm döşeğine düşünce, Ruslarla anlaşma yaparak kızı satmış."

"Ne?!! Parsın annesini mi satmış?!! Peki onun bundan haberi var mı?!"

"Biraz daha bağırırsan olacak sevgilim. Sessiz ol! Neyse kadın Rusya'da, satıldığı adamla evlenmiş ve Pars dünyaya gelmiş. İlk başlarda her şey iyiymiş ama sonra adamın gerçek yüzü ortaya çıkmış. Kadına türlü eziyetler etmiş, üzerinden para kazanmış ve sonunda ölümüne sebep olmuş."

"Nasıl yani? Ne yapmış? Peki Tunç kimin oğlu?!"

"Aslında adam güçlü bir mafyaymış. Paraya ihtiyacı yokmuş ama kadını pis işlerde kullanmış. O işlerden birinde kadın tecavüze uğramış..."

"Ne?"

"Kadın Tunç'a hamile kalınca çocuğu sessiz bir yerde doğurmak için bir köye yerleşmiş. Bu köyde saldırıya uğramış ve çocuklarının gözü önünde öldürülmüş. Yakılarak..."

Duyduklarımdan sonra kanımın çekildiğini hissettim. Yakılarak öldürülmek çok korkunçtu. Hele ki çocuklarının gözlerinin önünde. Demek Pars'ın bu hale gelmesinin sebebi annesiydi. Süreyya hanımın başına gelenler beni çok üzmüştü. Kalbim acıyordu. Bir süre üzerimden şoku atmaya çalıştım ama Pars aklıma geldikçe fena oluyordum. O gece çatıda dediklerini hatırladım. Karanlıkta çığlıkları dinlediğini söylemişti. Annesinin çığlıklarını...

MetrukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin