Bir Takım Planlar

738 26 48
                                    

Ay ışığı evin üstünden kalkmıştı sabah güneşi evin ve arazinin üstünde kendini belli etmişti. Ev halkı uyanmıştı herkes hazırlanmıştı. Damla erkenden eve gelmiş Ceylan ile birlikte dışarı çıkmıştı. Hızır mutfakta Hayriye, Hızır Ali ve Davut ile kahvaltı ediyordu. O sırada Özlem ve Alpaslan dışarıda kahvaltı etmek için evden çıkmak üzereydiler. Kapıdan çıkarken İlyas Ömür ve Poyraz'ı gördüler. Poyraz bir önceki gün dışarıda vakit geçirmeyi sevdiği için piknik yapmışlardı arazinin içindeki gölün kıyısında. Poyraz çamura girdiği için mecburen eve dönmek zorunda kalmışlardı. Onlar koşarken çamurlu halde mutfağa koşan Poyraz sevimlilik olsun diye bir de çamurlu hâli ile Hayriye'ye sarıldı. Hayriye İlyas ve Ömür'e sinirlenip saydırarak mutfağı terk etti. Hızır Poyraz'a güldükten sonra İlyas'ı çağırdı Poyraz'ı götürsün diye. Sonra da Hızır Ali'ye

-Ceylan nereye gitti? 

 Ama bir cevap alamadı çünkü sadece bir işim var deyip evden kaçmıştı. Bu durum Hızır'ı şüphelendirse de üstüne pek düşmedi. Davut biliyordu nasıl olsa kardeşini riske atmazdı. Bu sırada Ceylan kurumdaki odasındaydı. Masasına bırakılan raporları inceliyordu. Damla'yı da adamların yer altı bağlantısını öğrensin diye göndermişti. Raporların söylediğine göre içinde kamp da bulunan bir çeşit zihin yıkama yeri vardı. Daha önce askeri kamp gibi bir yer yetiştirenler görmüş, onlarla savaşmıştı. Ama ajan gibi yetiştiren hiç görmemişti. Artık görmedim de demezdi. Birden kapı açıldı ve içeriye Damla girdi. Masanın yanındaki koltuklardan birine oturdu. Başka bir dosya daha koydu Ceylan'ın önüne. Damla:

-Örgüt fazlaca kirli işlere bulaşmış. Arkasından kim bilir neler çıkacak?

 Ceylan ve Damla durum değerlendirmesi yapmaya devam ederken Ceylan bir önceki gün gibi olmaya başladı. Damla durumunu fark etmesin diye bozuntuya vermemeye çalıştı.

Hızır diğer Çakırbeyli erkekleri ile birlikte fidanlığa gitti. Sabahtan her şey sakinken öğleye doğru ziyaretçi sayısı artmaya başladı. Gelenlerin en önemlisi belki de Ünal'dı. Önceki gün bir görüşmem var diyip gitmişti evden. Görüşmenin ayrıntılarını paylaşmak için Fidanlığa gelmişti. Ünal Suzi ile görüşmüştü. Suzi'nin aldığı istihbarata göre masa üyelerine ve yakınlarına bir saldırı planlanıyordu. Ama ne zaman ve nasıl olacağını öğrenememişti. Tek öğrendiği şey masanın değişmesine tepki gösterenler olduğu idi. Bu kadar insanın bu kadar kısa sürede bu bilgiye ulaşması akıl karı değildi. Ünal da dikkatli olması ve tedbirli davranması için Hızır'ı uyardı:

-Aslında böyle bir şeyi sana söyler mıydım? Bilmiyorum ama kızım o evde yaşadığına ve akraba olduğumuza göre söylemek durumundayım. Yoksa Marabaların umrumda değil!

 Alpaslan Ünal'ın bu sözleri karşısında sinirlenmişti. Ama maraba olayına değildi siniri. Zaten hep böyle tanımlamalar yapardı. Düşmanlarının onların karşısına direkt olarak çıkmadan onlarla savaşacak olması Alpaslan'ı kızdırmıştı. Hızır Ali ise nereden saldırı gelebilir diye kendilerinde bir açık aramaya başlamıştı. Hızır ise olası düşmanların kim olabileceğini anlamaya çalışıyordu. İlyas sadece bir söze takılmıştı: " masa üyelerine ve yakınlarına" aile fertlerini korumak gerekirdi. Peki onları korkutmadan bunu nasıl yapacaklardı? Hızır Ceylan'ı aradı.

-Ceylan eve geç!

-İşim bitince gelirim Maviş. Şu an meşgulum sonra konuşuruz. 

Ceylan'ın her zamanki gibi söz dinlemeyen hâli Hızır'ı kızdırmıştı. Bir kere daha aradı:

-Ceylan acil hemen eve gel.

 Ceylan ne olduğunu merak ettiği için dosyaları yanına alıp Damla ile birlikte eve doğru yol aldılar. Hızır'lar ise vakit kaybetmeden eve gitti. Evde kış bahçesinde herkes toplanmıştı. Fidanlıkta olanlar, Ceylan Damla Davut ve Defne... Ünal öğrendiklerini geriye kalanlara anlattı. Ama bahsettiği şeyleri zaten Davut biliyordu. Onun bilmesine herkes şaşırmıştı. Hızır:

CAN HAVLİWhere stories live. Discover now