68. Bölüm

47.3K 2.1K 2.6K
                                    




7 Mayıs 1990.

Fırat Çakır'ın doğum günü.

Unutmadınız, unutturmadınız. Mesajlarınız, yorumlarınız, sosyal medya paylaşımlarınız için ne desem ne kadar teşekkür etsem az🙏🏻 iyi ki varsınız♥️

Ve bugünü özel kılan güzel adam... Eylem öyle güzel anlattı ki seni; gülüşünü, ellerini, en çok İsyan Çiçeği'min yakıştığı kara gözlerini yazmalara doyamadım. Umarım bir gün kurduğun hayaller gerçek olur.

İyi ki doğdun Fırat Çakır🖤

Bu özel bölümü benim için çok özel bir okuruma, hkurt29 a ithaf etmek istiyorum. Sevgili Hülya, senin gönlün Fırat'tan geçse de bu bölüm benim sana gönül borcumdur. İsyan Çiçeği'me kattığın her şey için, yaptığın her yorum, güzellikle ya da zorla getirdiğin her bir okurum için minnettarım. En az benim kadar hikayeme sahip çıktığın için sonsuz teşekkürler🙏🏻 Her şey gönlünce olsun♥️

İyi bayramlar, mutlu, sağlıklı, güzel günler okurcanlarım😍

Yoklama amaçlı oy sınırı 2999☑️


Eylem

Kızılca kıyamet kopuyordu. Depremler oluyor, dünyanın yörüngesi şaşıyor, okyanuslar taşıyor, kum fırtınaları kar fırtınalarıyla çarpışıyor, volkanlar patlıyor, yer gök birbirine karışıyordu.

Fırat beni her öptüğünde.

Böyle öpmek olmaz, bu şiddete can dayanmazdı fakat arsız kalbime söz geçiremiyor, dudaklarımın ve dahi tüm bedenimin maruz kaldığı bu şiddete dur diyemiyordum.

Fırat nefesimi kesmeye ant içmişçesine dudaklarımı tarumar ederken saçlarıma dolanan parmakları ve belime dolanan koluyla bedenimi kendine tutsak etmişti. Öylesine şiddetli, öylesine tutkulu bir esaretti ki bu, belimi kırmak üzereydi.

Sakin olması gerektiğini dikte edercesine ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Heyecanımı nasıl bastırdığımı ya da içimdeki vahşiyi nasıl dizginlediğimi bilmiyordum. Tek bildiğim ölmek üzere olduğumdu. Durmazsa ölecektim.

Dizlerimin çözüldüğünü, kalbimin boğazıma dayandığını, iç organlarımın patlamak üzere olduğunu fark etti mi bilmiyorum fakat durdu. Can bedenden ayrılır gibi uzaklaştı dudaklarımdan. Yüzünü yüzüme yasladı. Sessiz bir soluk verdi. Bir kez daha öptü sonra. Belimi daha sıkı kavradı. Elini boynuma yerleştirdi. Bir kez daha öptü.

Ellerim omuzlarına düştü, kendimi yatağa zor bıraktım. Bir kez daha öptü. Parmaklarımı dudaklarına kapattım durması için. Durması gerekiyordu "Yeter..." dedim nefes nefese "yeter, dur artık."

Kor gibi yanan gözleri gözlerimi buldu. Parmak uçlarımdan öptü. "Dudakların..." dedi elimi avucuna hapsedip. Dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı "mey gibi..." hissettiği yoksunluk sesinden taşıyordu "izin ver içeyim biraz..." icazetimi beklemeden birkaç yudum aldı "çok özledim."

O içtikçe benim başım dönüyordu. Sarhoş gibiydim. Eli tişörtümden içeri, sırtıma doğru ilerledi yetmezmiş gibi. Bin volt elektriğe maruz kalmış gibi irkildim, sırtım yay gibi gerildi. Dönülmez yollara giriyorduk.

Giremezdik.

"Fırat lütfen..." dedim göğsünden ittirerek. Bu kadar karışıkken olmazdı, olmamalıydı.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now