Avucu sırtıma kapandı, sessiz bir soluk döküldü dudaklarından. "Tamam..." dedi kendi kendini ikna etmeye çalışır gibi "tamam..." ellerini vücudumdan çekti, kendini de çekmeye çalıştı fakat sırtı arkasındaki yastık yığınına dayanmıştı, çekemedi. Gözlerini kapattı birkaç saniye, "Uzaklaş biraz" dedi komut verir gibi.

İyi düşünmüştü evet. Mesafe. Şu an tek ihtiyacımız olan birazcık mesafeydi. Kesinlikle.

Ellerimi göğsünden çektim ve geriye doğru kaydım. Fırtınalar kopuyordu sanki içinde, yere göğe sığamıyordu. Tişörtünün yakasını çekiştirdikten sonra elini alnına götürdü, parmak uçlarını şakaklarına bastırdı. "Meriç sigaramı getir!" diye bağırdı sonra aşağıya. Meriç bir paket sigara ve dumanı tüten iki kahveyle geldi. Kahvemi aldım tepsiden, yataktan uzaklaştım. Şeytan göz göre göre dolduruyordu adamı, ne olur ne olmazdı.

Fırat Meriç'e pencereyi açtırdı, bir sigara yaktı. "Telefonumu da getir" dedi aksi bir tonda.

"Of abi söyleseydin ya!" diye söylene söylene aşağı indi Meriç. Telefonu getirdi sonra. Tepsiyi götürmesini söyledi Fırat. Meriç tepsiyi alıp merdivene doğru ilerlerken meyve tabaklarını geri istedi. Koşarak aldım tabakları tepsiden, masaya bıraktım. Söylene söylene gitti Meriç. Tekrar geldi sonra. Elinde ilaçlar ve bir bardak su vardı. "İlaç saatin gelmiş abiciğim!" dedi 'zıkkım iç'  dercesine.

"Bir problem mi var, sen hayırdır?" dedi Fırat çatık kaşlarının altından "Ne bu tavırlar?"

Yok artık! Çatacak adam arıyordu resmen.

Bakışlarını ikimiz arasında gezdirip "Siz kavga mı ettiniz?" dedi Meriç. Bu da zekiydi.

Telefonu çalınca sorgulamayı bıraktı. Arka cebinden telefonunu çıkardı, sessize aldı.

"Kim bu saatte?" diye sordu Fırat. Saat de 11 olmamıştı daha.

"Seda" dedi Meriç. Fırat öyle bir bakıyordu ki eli ayağına dolandı "biz ödev hazırlıyorduk da, ondan yani. Yarına yetişmesi gerekiyor."

Fırat iyice sinirlendi "Ödevin varsa eve gitseydin! Ne işin var burada?"

"Zat-ı şahanenize hizmet için buradayım abiciğim. Sedef Hanımlar öyle istediler çünkü!"

Fırat'ın gözleri şüpheyle kısıldı "Ödevin varken annem burada kalmanı mı istedi?"

Soğuk terler boşandı Meriç'ten. "Yok biz halletmiştik ödev işini. Seda'yla. Öyle olmasa bile senden önemli değil ya abiciğim, ben yine kalırdım. Annem istedi diye değil ama, kendi hür irademle kalırdım."

Meriç gülüyor fakat Fırat gözünü bile kırpmıyordu. Uzun süre bakıştılar. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Geliyorum anneciğim" dedi sonra Meriç korkuluklardan aşağı sarkıp. Gaipten sesler duyuyordu sanırım.

Fırat'ın bakışları daha da sertleşirken Meriç ellerini ceplerine yerleştirdi "İyi geceler abiciğim... yengeciğim."

"İyi gece..." dedim arkasından. Cümlemi bitirmeme fırsat vermeden kaçarcasına aşağı inmişti.

Fırat biten sigarasını kül tablasında eze eze söndürdükten sonra kahvesinden büyük bir yudum aldı ve başını yatak başlığına dayadı. Kaşları çatık, gözleri dumanlıydı. Öpüşmüştük de sonuçta, neden böyle bakıyordu ki?

Yorgun bakışları kalbimde bir yere dokunuyordu, onu böyle görmek istemiyordum.

"İlaçlarını içmedin" dedim üzerimize çöken kara bulutları dağıtmak adına "saati geçmesin."

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now