"Daha düne kadar peşimden geliyordu, şimdi ise düşman olduğumuzu bile bile onların takımında oynamayı kabul etti demek," dedim. "Umrumda değil, ama şaşırmadım desem yalan olur."

"İşin daha ilginç kısmı da; seni kıskandırmak için mi Irmakların takımını seçtiğini sorduğumda bunun seninle bir alakası olmadığını, Irmak için kabul ettiğini söyledi."

Elimdeki çatalı bırakıp, "Şuraya yazıyorum," diyerek bir parmağımla masanın üstünü çizer gibi yaptım. "Birkaç haftaya kalmadan çıkmaya başlayacaklar."

Kuzey, "Bana şimdilik öyle bir şeyden bahsetmedi ama belli olmaz," dedi.

"Bu durum Irmak'ın çok hoşuna gitmiştir, şimdi havasından geçilmez. Mezun olduğumda tek sevineceğim şey ondan ve Deniz'den kurtulmuş olmak," dedi Eylül.

"Dün söylediğim sözü geri alıyorum," dedi Melis. "Katıldığı yarışmayı kazanamayınca, 'biz zaten eğlenmeye gelmiştik,' diyen yarışmacılar gibi olamayacağız. Nasıl olacak, bilmiyorum ama kesinlikle kazanmamız lazım."

"Tamam, umutsuzluğa kapılmayın. Basketbol takımında olsam bile Kerem nasıl turnuvaya katılıyorsa, ben de katılıp sizin takımınızda oynayacağım ve turnuvalar başlayana kadar sizi çalıştıracağım, tamam mı?" dedi Kuzey. "Tabii önce takımınızı oluşturun."

Eylül, "Kimleri alalım sizce takıma?" diye sordu ve gözleri yemekhaneyi taradı.

"Bence okulun birçok yerine takımımıza oyuncu bulmak istediğimizin yazılı olduğu kağıtlar asalım, eminim çok kişi buluruz ve aralarından yedi tane seçeriz, zaten dördü biziz."

"İyi fikir," diye atladı Kuzey. "Ama takımı ne kadar erken oluşturursanız o kadar erken başlarız çalışmaya. Neyse, benim gitmem lazım. Bu aralar beden hocası bizi esir alıyor da," diyerek yanımızdan kalktı.

Üniversite sınavı yavaş yavaş yaklaşmaya başladığı için İngilizce dersinde ders işlemiyor, soru çözmemize izin veriliyordu. Biz de ders çalışmak yerine Kuzey'in dediği gibi takımımızı bir an önce oluşturmamız gerektiğini düşünerek takımımıza oyuncu bulmak istediğimizi renkli fosforlu kalemlerle kağıtlara yazarak hazırladık. Böylece teneffüste kağıtları kantine, birkaç kişinin dolabının üzerine ve koridordaki panolara astık. Herkese tek tek sormak veya turnuvaya bizim de katıldığımızı söylemek yerine sesimizi bu şekilde duyurmak en mantıklısıydı. En kısa sürede takımımızda oynamak için birçok talep geleceğinden şüphem yoktu.

Elimdeki son kağıdı da birinci kattaki panoya astıktan sonra lavaboya gittim. Boy aynasının önünde durmuş, saçımı örerken aynadaki yansımamın arkasında Irmak belirdi. Kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Kulağıma doğru eğilerek, "Kendi ellerinde kendini ateşe attın," dedi sinir bozucu bir gülümsemeyle.

Aynadan bakmayı bırakıp ona döndüm ve sözlerine devam etmesini bekledim.

"Kemal Hoca için Kerem'den ayrıldın," dedi. "Nişanlısından ayrıldığı halde ne Kemal Hoca senin yüzüne baktı, ne de Kerem senin peşinden geldi. Bak, seni bir anda silip attı, haberin var mı, bilmiyorum ama benim takımımda oynayacak."

Sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldım. "Irmak, bunu sana daha önce de söylemiştim; hiçbir şey bilmiyorsun ve gelip bana sataşıyorsun. Evet, Kerem'in senin takımında oynayacağından haberim var ve zerre kadar umrumda değil. Kerem'den ayrılmayı benim istediğimi unutuyorsun."

"Kerem'den ayrılmayı senin istediğini biliyorum. Ama bu, Kerem'den ayrıldığına pişman olmadığın anlamına gelmiyor. Umduğunu bulamadın; Kemal Hoca'yla aranızda hiçbir şey olmadı, öylece ortada kaldın. Şimdi sen sevgilisizliğe de dayanamazsın, istersen birilerini ayarlayabilirim sana."

Sözlerinden sıkılmıştım. Kerem'den ayrıldığıma pişmanmışım, Kemal Hoca'yla aramızda hiçbir şey olmuyormuş, sevgilim de yokmuş... Söyledikleri, gerçekte olanların tam tersiydi. Irmak'ın aptallığına gülüp cevap vermeden kapıya doğru yürüyordum ki, yanından geçerken kolumu sıkıca tuttu. Ona doğru döndüğümde kolumu bıraktı.

"Elimde ne kadar büyük bir koz olduğunu unutmana şaşırıyorum, Mira. Kemal Hoca'ya deliler gibi aşıksın, Kerem'den de bu yüzden ayrıldın ve ben bunları biliyorum, inanabiliyor musun?"

"Biliyorsun da ne oluyor, Irmak? Evet, ses kaydımızı alarak beni tehdit ettin, ama Deniz'le, 'keşke bunu hiç yapmasaydık,' dediğinizi duyar gibiyim. Tüm okul sizi silip attı, kimsenin gözünde değeriniz kalmadı. Hala neye güvenip turnuvaya katıldığınızı da anlamış değilim. Takımınızda oynamak isteyen iki-üç kişi bulabilirseniz şanslısınız. Ayrıca tehdit edecek başka şeyler bulamadığın için gelmiş eskilerle idare etmeye çalışıyorsun. Ama boşuna yanıma gelip çırpınma. İnan bana, asıl Kemal Hoca'ya söylemediğin hata. Hadi, ne duruyorsun, git ve ona ne kadar aşık olduğumu söyle ona," dedim gülerek, ve lavabodan çıktım.

Edebiyat ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin